Ankara katliamının ardından kimi siyasilerden gelen açıklamalara bakıyorum da, kurdukları her cümle bombaların balans rüzgârından farksız.
Patlamanın aksi sedası Ankara semalarında yankılanırken, HDP'nin 2014'te Türkiye Cumhurbaşkanlığı makamına aday olmuş Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, "fail devlettir" diyor. Son iki ayda çoluk çocuk, kadın asker onlarca canımızı alan bir terör örgütünün yasal kanadının başındaki ismin bu tavrını yalnızca fütursuzlukla izah etmek mümkün değil. Yaptığı, varoluşunu borçlu olduğu terör siyasetinin etki alanını genişletmek. Bu kirli ve kanlı oyunda üzerine düşen görevi "yasal yasal" yerine getiriyor.
Dün, Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninde, ortak acımızı oya tahvil eden korkunç konuşması bunun delili. Ülkenin Cumhurbaşkanı'nın şehit cenazelerinde verdiği "birlik" mesajını eleştirenlerin, Demirtaş'ın cenazelerimiz yanı başındayken "Oylar HDP'ye demesi"ni makul buluyorlar.
Eğer terör tehdidiyle 1 Kasım'da Ak Parti'nin tek başına iktidar olmasını sandıkta engelleyemezlerse, Demirtaş'ın ülkenin en meşru siyasi karakteri Tayyip Erdoğan'a ve Ak Parti'ye yönelik "iktidarı gaspı" söylemi büyütülecek. Durumundan vazife çıkartma potansiyeli taşıyanlara faili belirsiz lojistik sağlanacak.
Açık konuşalım, PKK terörünün meşruiyetini, 13 yıldaki seçimlerde Türkiye halkının 2/3'ünün oyunu almış, hâlâ da gücünü koruyan bir siyasi gelenekle kıyaslayan bu kolektif delilik tek çıkış yolu olarak 27 Mayıs modelini görüyor. İşte, gazeteciliği bırakıp fahri savcılığa soyunanların "Yargılanacaksınız" mottosu da, Demirtaş'ın iktidar gaspı söyleminin tamamlayıcısı olarak bu çıkış yoluna işaret eden bir kavram.
Bir dönem CHP geleneğinin sularında kulaç attığı bu milli demokratik devrim kolaycılığının, şimdi PKK'nın siyasi kanadı çevresinde yoğunlaşması ironinin ta kendisi.
Ne var ki, HDP- PKK cephesinden gelen "PKK bölgede laikliğin teminatıdır" ya da "Hedefimiz ordu değil, hükümet, aradan çekilsinler" çıkışları hafızlarımızda.
Gezi'yi Kürt sokağına taşımak için HDP'nin başına getirilen Demirtaş'ın bu 27 Mayıs şövalyeliği, CHP'nin geleneksel pozisyonu ve misyonunu ister istemez siyasi alanda minder dışına itecekti, itmeye de başladı.
Teröre karşı omuz omuza
HDP'nin simetrisinde kendisini var eden MHP'nin 7 Haziran'ın ardından takındığı tavır da oldukça sorunlu. Hükümet kurma görüşmelerindeki, hareketin ilkeleriyle açıkça çelişen kaçamak tavrı hafızalara kaydedildi. Ancak MHP'nin mevcut yönetimini tabanında bile sorgulanır hale getiren asıl gelişme, PKK'nın bölgedeki terörünü, batı illerinde Kürt vatandaşlara yönelik protestolarla tüm yurda yayma hamlesinin fark edilmesi oldu.
İşte CHP için, gerek HDP'nin Türk solunun arkaik kesimleriyle ittifakı gerekse MHP'nin bugüne kadar işgal ettiği itidal alanını terk etmesi bulunmaz tarihi fırsat sunuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'daki son terör saldırısının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partilere yaptığı teröre karşı ulusal bir tavır çağrısına takdire şayan bir karşılık verdi. Bahçeli'nin bu acı günümüzdeki şımarıkça "hayır"ına karşılık Kemal Bey, Davutoğlu'na açık çek verdiğini söyledi.
Yazıyı yazdığım saatlerde Davutoğlu-
Kılıçdaroğlu görüşmesi sürüyordu. Sonuç ne olur bilemiyorum ama her halükârda CHP yıllar sonra özlenen bir adım atmış oldu. Keşke bu adımı, Ak Parti ve CHP'nin birlikte örgütleyeceği teröre karşı ortak bir duruş metniyle ve hatta kitlesel bir mitingle taçlandırabilseler. Kuşkusuz kazanan hem Türkiye, hem de CHP olur.