AK Parti ile CHP'nin yürüttüğü koalisyon görüşmeleri bugün sonuçlanacak. Bazı yazarlar birbirinin anti tezi görüşleri olan bu iki partinin birlikte hükümet kurmasının toplumsal kutuplaşmayı azaltacağı tezinin meşruiyetine sığınıyorlar. Ne var ki uzlaşıdan ziyade farklılıklar korunarak oluşturulacak böylesine mekanik yan yana geliş pratiklerinin dünyanın hiçbir yerinde işe yaramadığı ortada. Kaldı ki, AK Parti tabanın neredeyse tamamının içine sindiremediği bu formül, "seni başkan yaptırmayacağız" koalisyonunun gözdesi olduğu bilindiğinden, "iyi niyeti" sorgulanan bir denklem.
Peki, AK Parti'nin biraz da "uzlaşmaz görünmemek" için günlerdir yürüttüğü zaman israfı koalisyon görüşmelerinde mümkün olan formül ne?
Lafı uzatmayalım. Cevap, c şıkkı, yani hiçbiri. İzlenimlerime göre ne bir AK Parti-CHP koalisyonu mümkün ne de MHP'nin içinde olduğu bir hükümet. Görünen o ki, bir ay kadar önce AK Parti'nin ve MHP'nin etkin isimlerinin kafasında şekillendiği duyumunu aldığım alternatif devreye girecek. O da Türkiye'yi seçime götürecek, MHP'nin dışarıdan negatif tavır takınmayarak destekleyeceği geçici bir AK Parti hükümeti.
Neyse israfın neresinden dönülürse kârdır.
İyi de, birkaç ay sonra yapılacak yeni bir seçimde 7 Haziran tablosu değişmezse ne olur, bu yeni bir kriz anlamına gelmez mi diye soruyor olabilirsiniz.
Bu soruya cevabım da net. Olmaz. Zira 7 Haziran öncesi koşullarda seçmenden tek başına hükümet kurma perspektifine göre oy isteyen partiler, yeni bir seçimde bu kez koalisyon ihtimaline göre programlarını-söylemlerini şekillendirirler.
Sandık başına giden seçmen de, oy verme reflekslerini bu programları ve 7 Haziran sonrasındaki dengeleri gözeterek şekillendirir; o meşhur "mesajını" da ona göre verir.
Bu durumda da partiler, istikrarlı bir hükümet olasılığında ısrarcı olmak yerine koalisyonu zorlayan pozisyonda görünmekten çekinmeden samimi ve işlevsel uzlaşı görüşmeleri yürütebilirler. Kimse de çıkıp ne aşırı yorum yapabilir ne de "bir daha seçim" tartışılır.
Haksız mıyım? Ayrıca unutmayın, böyle bir durumda "istikşafi" vb. takur tukur kavramlara da maruz kalmamış oluruz. Kim bilir, bakarsınız öyle formüller işitiriz ki belki kulağımızın pası bile silinir.
Çağrı gibi çağrı
Biliyorsunuz, her gün yeni bir aydın grubu ya da siyasi, artan terör eylemleri ve devletin meşru müdafaa hakkını kullanmasıyla yükselen şiddete karşı duyarlılık çağrısı yapıyor.
Ben bu tarz kampanyalara katılmıyorum. Tamamen şahsi bir tavır. Ancak yalnız kaldığımı hissetmeye başladığım için bir çağrı da ben yapayım dedim. Kayıtlara geçsin lütfen.
Ey terör örgütlerimiz! PKK, DHKP-C, MLKP... Şiddetin toplumsal kesimler üzerinde yarattığı tahribatı engellemek için sizleri inisiyatif almaya çağırıyorum.
Niye ve nasıl yapacaksınız bilmiyorum ama gelin terörü, "yok o biraz sıkar" diyorsanız da, hiç olmazsa muğlak bir tanımla şiddeti kınayınız!
Elbette sizler gibi bir terör örgütü değil ama HDP'yi de aranıza alırsanız fena olmaz. Unutmayın, hem 4, 3'ten büyüktür, hem de dostlar hepimizi alışverişte görmüş olur.