Rusya'daki ve Türkiye'deki entelektüel atmosferleri ve kültür dünyalarını kıyasladığım son yazılarımda Türkiye olarak mukayeseli bir perspektiften entelektüel anlamdaki güdüklüğümüze dikkat çekmiştim...
***
Aslında dünyaya da baktığımızda bazı ülkelerin bazı alanları çok gelişip serpilirken başka bazı alanlar hep bodur kalıyor. Mesela
İngiltere...
***
İngilizler çok gelişmiş bir edebiyat ve sanat kültürüne, aynı şekilde incelmiş ve süzülmüş bir diplomasi ve siyaset kültürüne sahip fakat mutfak kültürleri yok denecek kadar güdük, sığ ve dandik...
***
Dünyanın en iyi mutfak kültürlerinin en seçkin lokantalarını ithal eder İngiltere. Dünyanın en nitelikli restoranları
Londra'dadır ama İngilizlerin kendi mutfak kültürleri çok zayıftır...
***
Aslında bu örnekten hareketle bizim üniversitelere de yurtdışından kaliteli akademisyenlerin bol sayıda ithal edilmesi lazım. Buna ihtiyacımız var...
***
Üniversitelerimizde Türk ile yabancı hoca arasında statü farkı hiç kalmamalı. Gelen yabancı akademisyenin maaşından hiç vergi alınmamalı çünkü üniversite evrensel bilimsel üretimin olduğu yerdir...
***
İngiltere'de meşhur espridir: Dünyanın en ince kitabı nedir? İngiliz Mutfak Kültürü kitabı...
***
Maalesef aynı şey "Türk entelektüel kültürü" bağlamında geçerli. 25 yıl aynı şeyi de pişirsen yine "entelektüel"sin...
***
Asla kafa konforunun bozulmasına gerek yok, akademik ve entelektüel literatürü takip ve temellük etmeye, yeni bilgiler ve teorilerle beyinsel gergef yaşamana, entelektüel iştah sahibi olmana gerek yok...
***
Zaten "Türk aydını"nı zorlayacak bir entelektüel rekabet ortamı da yok Türkiye'de...
***
Birçok daha ileri noktada olabilecek entelektüellerimiz de bu rekabetsizlik gereği durdukları yerde kaldılar maalesef. Aynı teraneler, aynı laflar, aynı analizler...
***
Açık konuşmak gerekirse
Türk entelektüel kültürü ile İngiliz mutfak kültürü arasında hiç fark yok...
***
Solcusu da liberali de milliyetçisi de muhafazakârı da İslamcısı da bu feci kültürel atmosferden payını alıyor maalesef...