Geçen hafta salı günü "Rusya'da Türkiye'yi düşünmek..." başlıklı bir yazı yayınlamıştım ve bu köşede devamının geleceğini yazmıştım. Fakat Sabiha Gökçen'de tanık olduğum rezalet araya girdi ve yazının devamı bugüne kaldı. Bu arada beni arayan yetkililer Sabiha Gökçen'de bir daha aynı rezil manzaranın yaşanmayacağına dair söz verdiler. İnşallah bu söz tutulur...
***
Geçen hafta da ifade ettiğim gibi
Rusya üzerine ve özellikle Rus kültürü ve edebiyatına dair çok okumuşumdur ama hususiyetle iki kitabı çok büyük iştahla ve altını çize çize okumuşumdur. Birincisi
Andrzej Walicki tarafından yazılan İletişim Yayınları tarafından yayınlanan ve
Alaeddin Şenel'in dilimize kazandırdığı "
Rus Düşünce Tarihi: Aydınlanma'dan Marksizme" adlı eserdir...
***
İkincisi ise
Solomon Volkov tarafından yazılan YKY tarafından yayınlanan ve
Sabri Gürses'in Türkçemize kazandırdığı "
Büyülü Koro: Tolstoy'dan Soljenitsin'e 20. yüzyıl Rus Kültür Tarihi" adlı eserdir. Bu iki kitabı da okurken çok büyük keyif almıştım...
***
Bu vesileyle bu iki eşsiz kültür tarihi kitabında geçen mekanları
Moskova'da teker teker gezerken ben de büyülü bir atmosfer yaşar gibi oldum.
Walicki ve
Volkov'un eseri Rus ruhunu içeriden kavramaya çalışan ve okuyucu da içeriye sızmaya zorlayan çok sahici ve dürüst iki kitaptır...
***
Moskova'da Tretyakov Galeri'den Puşkin Galeri'ye,
Tolstoy'un Evi'nden
Stanislavski'nin Evi'ne, Modern Tarih Müzesi'nden
Gorki'nin ve
Çehov'un evine gezer dolaşırken ister istemez
Türkiye'nin entelektüel ortamının bir çöl olduğundan ve entelektüel sanılanların çoğunun da kısıtlı zekâlı ve az donanımlı olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz ve üzülüyorsunuz...
***
Çöl ortamında güzel bir çiçeğin açması nasıl ki çok zorsa Türk entelektüel ortamından da yüksek zekâlı aydın çıkması ihtimalinin o kadar zor olduğu gerçeğini yine hatırlıyorsunuz...
***
İş âleminde Türkiye olarak dünya ile rekabet edebilme sorununu büyük oranda aştık ama entelektüel sahada çok geri durumdayız. İş dünyasının potansiyeli konusunda ise Türkiye Rusya'dan çok daha üstün ve ileridir...
***
Türkiye'nin iş ve ticaret ortamı
Özal'la beraber dış rekabete açılınca zorunlu olarak iş dünyasında daha ileri zekâlar ve yetenekler gelişmek durumunda kaldı. Çünkü başka türlü ayakta kalmak mümkün değildi...
***
İthal ikameci sistemin gereği olan gerzeklikler zaman içinde elimine oldu. Hâlâ da her geçen gün Türk iş dünyası özellikle dünya ile rekabet etmek zorunda olan firmalar ileri yönde gelişiyor ve küresel kalite standartları seviyesine yaklaşıyor...
***
Edirne'nin dışında konvertibilitesi biten bazı aptal köşe yazarlarının küçümsemeye kalktığı Türk inşaat ve gayrimenkul sektörünün bazı müteahhitleri özellikle son 15 sene içinde küresel standartlarda üretim yapabilir bir hale geldi. Rusya'da da bilindiği gibi birçok Türk müteahhidinin başarılarını görmek mümkündür...
***
Bir memleket düşünün ki kalitesiz insanları evrensel seviyede kaliteli iş yapan insanlarını aşağılamaya kalkabiliyor. Akla ve bilime aykırı bu saçmalığa imza atan kalitesiz yazarlar bir de sürekli evrensel standartlar laflarını geveliyor. Bu hem bir komedi hem de entelektüel açıdan büyük bir trajedi...