Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkmenistan dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamalarda en altı çizilmesi gereken yerlerden biri FETÖ ile ilgili söyledikleriydi. Cumhurbaşkanı'nın gezisini takip eden eşim Nagehan Alçı Kütahyalı'nın ve duayenimiz Yavuz Donat'ın köşesinden aktarıyorum. Şöyle diyor Cumhurbaşkanımız:
***
Şunu özellikle bilmenizi istiyorum ki paralel devlet yapılanmasıyla ilgili çalışmaları ben Cumhurbaşkanı olarak yakından takip ediyorum. "Artık Cumhurbaşkanlığı makamına çıktım, bu işi bırakayım"
gibi bir düşüncem yok. Ankara'nın yaptığı son çalışmada 75 kişinin gözaltına alınması söz konusuydu, bunların 55'i yurtdışına kaçtı. Bu bir gerçeği gösteriyor, kendine güvenenin zaten kaçması gibi bir durum olmaz. Bunlar zaman aşımı veya benzer durumlardan istifade edebilir miyiz anlayışıyla kaçıyorlar. Bunların içinde o hareketin en tepe noktasında olan kişiler var, bu da manidar. İçişleri Bakanlığı'nın, Adalet Bakanlığı'nın, MİT'in, Emniyet İstihbarat Teşkilatı'nın hepsinin çok daha aktif çalışması lazım. Ortaya konacak bir koordinasyonla bu adımların atılması lazım.
***
Şunu herkes kabul ediyor ki eğer
Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı FETÖ ile mücadele asla bu noktalara gelemezdi. Geçen hafta çarşamba bu köşede tam da buna örnek bir olay aktardım hatırlayacaksınız. Cumhurbaşkanımızın net talimatıyla o olaya müdahale edilmişti. FETÖ'nün merkezi olan İzmir'de Emniyet ve savcılık tarafından soruşturulmakta olan FETÖ'nün bir finansörüne kol kanat germeye çalışmak gibi yasadışı bir işe kalkan işadamının İzmir'de görevli üst düzey bir devlet yetkilisince uyarıldığını geçen hafta yazmıştım.
FETÖ'nin İzmir soruşturmasına hem Emniyet hem MİT hem Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı hem de Cumhurbaşkanımız çok büyük önem veriyor. Ama sanırım bazı kalın kafalı yerel İzmir eşrafı ve hatta yerel İzmir medyası bu gerçeği anlamıyor. İzmir'in üst düzey yetkilisinin bu uyarısı üzerine o işadamı ismi geçen FETÖ üyesi işadamından desteğini çekeceğine o yetkiliye söz vermişti. Hukuka uygun olan tavır da buydu. Çünkü İzmir Emniyeti'nin net uyarısına rağmen paralel yapıya hâlâ destek olmaya çalışmak TCK'ya göre suçtu. Sonrasında o işadamının devletten yana mı yoksa paralel yapıdan yana mı tavır aldığı da ilgili devlet birimlerince izlenmekte.
***
Öte yandan dün bahsettiğim MÜSİAD olayı da ayrı bir skandaldı. Dün gazetelerde de gördüğünüz gibi MÜSİAD Ahmet Küçükbay meselesiyle ilgili resmi açıklama yaptı ve diplomatik dille "
böyle bir üyelik söz konusu olamaz" dedi. MÜSİAD İzmir Başkanı Ümit Ülkü dün köşemden aktardığım beyanları da ayrıca ifade etti ve bahsi geçen kişi ile yan yana gelmeyi bile reddetti. Buna rağmen hâlâ birilerinin devreye girip bu reddedilen MÜSİAD üyeliğini gerçekleştirmek için tuhaf hareketler yapması İzmir Emniyeti ve İzmir Yargısı'nın gözünde çok kuşku uyandırıyor. Dün konuştuğum İzmir'in üst düzey devlet ve yargı yetkilileri uyarılara rağmen yapılan bu hareketin sebebinin de soruşturulduğunu ifade ettiler...
***
Öte yandan, İzmir'deki devlet yetkililerinin söylediğine göre FETÖ soruşturması gibi bir büyük devlet meselesinin önemini kavramayan ve hâlâ İzmir FETÖ soruşturmasını birbirini batırma amaçlı yerel şirketlerin kavgası gibi gören bazı müteahhitler var. Bu tamamen kör bir bakış açısıdır. Devlet denilen olguyu bilmemektir. Özellikle AK Parti'ye de yakın diye bilinen iki İzmirli müteahhidin bahsi geçen konu üzerinden tuhaf bir çatışmaya girdiği söyleniyor. İnşallah doğru değildir. Her ikisini de uyarıyorum. Bu iş devlet meselesidir. Siz kendi işinize bakın ve karışmayın ki devletin güçleri hukuka uygun şekilde soruşturmayı yürütsün. FETÖ şüphelisi bahsi geçen şahsın da yapacağı şey devletine gerçekleri anlatmaktır. Devletin kendisini batırmaya niyeti yok. Mühim olan yargıya hakikatleri itiraf etmesidir...