Dün HSYK'nin yeniden belirlenmesi sürecinde kritik bir dönemeci geçtik.
Danıştay'dan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) gidecek üyeler belli oldu. Danıştay üyesi Taci Bayhan HSYK üyesi seçildi. Bayhan solcu ve Atatürkçü olarak bilinen ve paralel örgüt vesayetine karşı bir isimdir. Nitekim Yargıda Birlik Platformu da Danıştay'da kendi gibi düşünmeyenler tarafından da sevilen Bayhan'ı desteklemişti. Öbür aday ise yargı camiasında herkesin bildiği üzere paralel yapı mensubudur.
***
İşin ilginci paralel örgüte yakın merkezler seçim biter bitmez psikolojik harp kampanyasına başladılar.
Ters manyel taktiğiyle Taci Bayhan'ın da kripto cemaatçi olduğu gibi uydurma haberleri sözde anti-cemaat gözüken yayın organlarına yaptırmaya kalktılar. Daha önce de Yargıtay'dan seçilen anti- paralel solcu hâkimi paralelci gibi göstermeye çalıştılar. Zaten bu paralel örgütün tipik taktiğidir. Asla bu örgüt kendini abarttığı gibi güçlü durumda değil. Kendinden olmayanları da kendisinden gibi göstererek operasyon yapma işini çok iyi bilir paralel örgüt. Maalesef iyi niyetli bazı dostları da bu yöntemle tezgâha çok düşürdüler.
***
Öte yandan paralel örgüt ikinci olarak da Taci Bayhan'ın yaş gereği iki sene sonra emekli olması gerektiğini ve yerine yedek üye paralel yapı mensubu olan kişinin atanacağını yaymaya başladı yargı çevrelerinde. Hatta Yargıda Birlik Platformu üyeleri bile "
paralel yapı 2'de 1.5 seçimi aldı" demeye başladı. Oysa Taci Bayhan 1953 doğumlu, 2018'de emekli oluyor yani Allah ömür verdikçe 2018'e kadar HSYK üyesi. Paralel örgütün taktiği hep aynıdır.
Kendini olduğundan fazla göstermek.
Kendinden olmayanları de kendine yakın göstererek nifak sokmak ve sürekli psikolojik harp haberleriyle moral bozmak. Bu taktiklere ne yargı ne siyaset ne medya gelmemelidir artık.
Geçen hafta yazdığımız gibi Yargıtay içinden de üç üye HSYK'ya seçilmişti. Bunlardan birinin paralel yapı mensupluğu bilinen olguydu.
Üç Yargıtay üyesinden
Yakup Ata da kendini solcu ve Atatürkçü olarak tanımlayan bir isim. Bu şahıs paralel örgüte mesafeli hatta karşı olduğunu beyan ediyor ama yargı içindeki paralel merkezler bu şahsın da paralelci bilinmesini istiyor ve ters manyel yaptırıyor. Ülkücü kökenli olarak bilinen
Kerim Tosun'un paralel yapı ile yakın olduğu konuşuluyor ama Tosun da bunu reddediyor. Dediğim gibi bundan böyle bu hâkimler kararlarıyla konuşacak.
Beklemek ve sakin olmak en doğru tavırdır.
***
Mesele asla AKP -cemaat meselesi değildir.
Bu ülkeye ve hukuka bağlı olup olmama meselesidir. Örneğin yasaya aykırı şekilde MİT TIR'larını iki defa durduran, MİT mensuplarını yere yatırıp dövdüren ve soruşturma yapamayacağını bildiği halde, sırf intikam amacıyla, Türkiye Cumhuriyeti'ne saldıran sözde savcıların yanında duran kişi, ne olursa olsun bu ülkenin düşmanıdır.
Öte yandan bu kritik noktalarda hukuktan ve Türkiye'den yana olan hâkimlere ve savcılara sırf başka konularda tavırları farklı diye saldırmak da akıl ve mantık dışıdır. Hükümetin kendisi bunu yapmıyor. Hükümeti destekleyenlerin de bu akılsızlığı yapmaması gerekir.
***
Bu arada bir şehir efsanesi daha çökmüştür.
12 yıldır AK Parti'nin yüksek yargıda kadrolaştığı ve bir AKP yargısı oluşturduğu baştan sona yalan hem de kuyruklu yalandır. İşte Yargıtay ve Danıştay'dan 5 üyenin 2'si solcu, 2'si paralelci, biri de ülkücü. Ortada AKP yargısı yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Mühim olan hangi görüşten olursa olsun hukuktan, adaletten ve Türkiye'den yana savcı ve hâkim olmaktır.
Eğer nefs kavgaları ve bazı aptallıklar yaşanmasa bu 2 paralelci de seçilemezdi.