Uzun zamandır süreci dışarıdan izleyen bir siyasi aktör yeniden sahneye çıkıyor.
Deniz Baykal bu devlet krizi sürecinde aktif rol oynamayı kafasına koydu ve dünden itibaren kozmik görüşmelere başladı. Önce Kılıçdaroğlu ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek'le görüştü Baykal.
Önümüzdeki çarşamba da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le görüşecek.
Ardından da Başbakan Erdoğan'la buluşacaklar.
***
Tüm görüşmelerde Baykal'ın vurguladığı ve vurgulayacağı ana mesaj net:
Bu süreci siyasetle aşarız. Şu an siyaseti savunmak ve siyasi mekanizmaları işletmek vaktidir. Bu krizi ülkemiz için fırsata dönüştürelim. Partizanlığı ve kısır çekişmeleri bir yana bırakalım.
Demokratik siyaset ve parlamentonun ortak iradesi sürece hâkim olsun.
***
Başbakan da son dönemdeki her konuşmasında şu gerçeği vurguluyor:
Türk siyasetini dışarıdan dizayn etmek isteyen karanlık yapılanmanın kurduğu tezgâhlar Baykal'a yapılan kalleş komployla başladı. Alçakça bir komployla montaj bir kasetle Baykal'ı indirme operasyonu başarıya ulaştı. Sonrasında yaptığı işten güç alan bu yapı ardı ardına kasetler patlatmaya devam etti. O dönem AK Parti de çok vahim bir hata yaparak bu konularda suskun kaldı.
Türkiye eğer devlet içindeki bu karanlıkları araştıracaksa bu soruşturmanın başlayacağı yer Baykal'a yapılan bu kalleş operasyon olmalıdır.
***
Bugünden bakıldığında Baykal'a yapılan operasyonun amacı ve anlamı büyük ölçüde açığa çıkmış durumda. Baykal'a Mayıs 2010'da yapılan bu operasyon aslında CHP'yi yeniden yapılandırmayı hedeflemiyordu.
Baykal sonrası CHP'nin dizaynı ve Kılıçdaroğlu operasyonu sürecine başka aktörler dahil oldu. Bütün bir Eski Türkiye ve uzantıları ayağı kaymış Baykal'ın tepesinde tepindiler.
O dönem ısrarlı ve sistematik şekilde Baykal'ın yanında duran tek medya mensubu bendim. Her gün Baykal'la konuşuyor ve bu yapılan kalleşlikle ilgili yazı yazıyordum. Her kritik olaydan sonra Baykal'ın demeçlerini kamuoyuna ben duyuruyordum.
Deniz Bey de o zor günlerde en çok yanında duran gazetecinin ben olduğumu hep ifade etti. Eski Türkiye'nin yazarları Baykal'ı adeta ölmeden mezara gömmek istedi.
***
Eski Türkiye güçlerinin amacı kaset sonrası tuzağa düşen Baykal'ı tasfiye etmek ve yerine kontrol edilebilir bir adam olan Kılıçdaroğlu'nu getirmekti. Fakat kaset komplosunun hedefi başkaydı.
Bu komplonun tek amacı Baykal'ın ve dolayısıyla CHP'nin abandone olmasını sağlayarak 12 Eylül 2010 referandumuna giderken kamuoyunu etkileme gücünü azaltmaktı.
***
12 Eylül 2010'da güçlü bir "Evet" tercihinin çıkması bu operasyonu yapan devlet içi güçler için çok hayatiydi. O devlet içi güçlerin kendini hukuksal garanti altına almasını ifade ediyordu 12 Eylül 2010.
Nitekim o tarihten sonra çok daha pervasız yargısal operasyonlara giriştiler. Çünkü bu devlet içi yapı 12 Eylül 2010'la beraber dokunulmazlık kazandı. Bizler de bu gerçeğin farkına sonradan vardık. "Evet" vermek doğruydu ama sonrasında kurulan tezgâhı görememek hayati bir yanlıştı.
***
12 Eylül 2010'a giderken
Baykal'lı bir CHP daha güçlü bir propaganda gücüne sahip olacaktı. Baykal CHP'deki liderlik tartışmalarını sonlandırmıştı. Bütün farklı kanatları kendi liderliği etrafına toplamıştı.
Oysa bir kasetle Baykal'ın temizlendiği CHP kendi iç meseleleriyle uğraşacak ve tüm enerjisini 12 Eylül 2010'a veremeyecekti.
***
Plan buydu ve büyük oranda tuttu.
Kılıçdaroğlu da kaset genel başkanı olarak CHP tarihindeki yerini aldı.
Şimdi de adeta kendisini bir kasetle o koltuğa oturtanlara vefasını sergiliyor. Fakat herkes biliyor ki bir yıl sonra iki seçim yenilgisi yaşayacak olan Kılıçdaroğlu CHP'nin başında olmayacak. Peki sonrasında ne olacak? Eski ve yeni derin yapılanmaların birleşerek tayin etmek istedikleri yeni genel başkan belli. Yarın devam edeceğiz.