Başbakan geçen hafta sanatçılarla buluştu. Heyette sanatçıların yanında Taksim Dayanışma'dan iki kişi de vardı. Buluşma gece yarısına kadar sürdü, toplantı çıkışında da çok güzel mesajlar verildi. Sonrasında anlaşılmaz biçimde bu toplantının içeriğiyle ilgili tamamen yalan şeyler yazılmaya başlandı. Bu kaosun sürmesini ve Türkiye'nin toptan yangın yerine dönmesini isteyenler devredeydi. Mesela birkaç senedir çaptan düştüğü için TV programı yapamayan biri, sırf bu azgın hırsıyla "Ben ekranlarda değilsem yansın bu ülke" deyip "Hükümet Gezi'deki çocukları katledecek"e kadar varan provokasyonlar yaptı.
O provokatör meczup, Tayyip Erdoğan'ın o toplantıda öfkelenerek salonu terk etti- ği ve Sümeyye Erdoğan'ın da odadan çıkarak babasını zar zor sakinleştirdiği ve yeniden odaya getirdiği gibi külliyen yalan ifadeleri yazabildi. Öte yandan salı günü Kılıçdaroğlu da tamamen uydurma bir şey söyledi. Buna göre sözde sendikacı Arzu Çerkezoğlu çıkmış ve maaşallah pehlivan tefrikası gibi konuşmuş. Çerkezoğlu sadece bir cümle etti o toplantıda. Ama önce size Çerkezoğlu ve çevresindekilerin toplantıya nasıl korsan girdiğini anlatayım.
***
Bu, esasen sanatçılarla yapılacak bir toplantıydı. Taksim Dayanışma'dan da Bülent Arınç'la görüşememiş iki kişi ekibe dahildi. Fakat sonra iki kişilik bu ekip çoğaldıkça çoğaldı, içine çeşitli sendikalardan tipler de eklendi, sanatçılar da bu duruma şaşırdı. O gelenler toplantıya davetli değildi ve dışarıda bekleyeceklerini söylediler.
Toplantı başladığında Dayanışma'dan iki kişi bir arkadaşlarının daha içeri alınmasını istedi, yoksa ayrılacaklarını söylediler. Ortam daha en baştan gerilmesin diye bu manasız "
son dakika" isteği de kabul edildi. Bunun üzerine sanatçılardan Mahsun Kırmızıgül söylenen kişiyi almaya gitti.
***
Fakat Kırmızıgül bir türlü geri gelmedi. 20 dakika sonra kimyası bozulmuş biçimde toplantıya yeniden giren Kırmızıgül, Başbakan'a dışarıdaki herkesin "
dinleyici olarak" içeri girmek istediğini söyledi. O "
hoşgörüsüz" Erdoğan ısrarla toplantıyı sabote etmeyi düşünen bu zihniyetin talebini de kabul etti. O küçücük salona sandalyeler getirildi, herkes sıkış tepiş düzeninde oturmak zorunda kaldı.
***
İşte Çerkezoğlu adeta "
korsan baskın"la toplantıya dalan o ekiptendi. Dinleyici olarak girdiği halde konuştu ama yalnızca bir cümle. Kılıçdaroğlu ise Çerkezoğlu uzun konuşmuş ve herkese ayar vermiş gibi konuştu. Anladığım kadarıyla Kemal Bey'e de yalan söylediler.
***
O toplantıda olan, çoğu Erdoğan'a muhalif sanatçıların da bu yalanlardan rahatsız olduğunu biliyorum. Onlar iyi niyetliydi ama "
Sürekli kaos" isteyen birileri toplantıyı sabote etmeye kalktı. Şimdi görev bu sanatçıların.
Sunay Akın, Yavuz Bingöl, Ceyda Düvenci, Halit Ergenç, Sertab Erener, Mahsun Kırmızıgül, Nebil Özgentürk ve Ali Sunal...
Lütfen kamuoyuna gerçekleri açıklayın. Toplantıda tüm konuşulanların ortaya dökülmesi gerekmezdi ama birileri bu işi iftira kampanyasına dönüştürdü. Artık ne olduysa söylenmeli. Hangi siyasi görüşte olursak olalım dürüst olmamız gerekir.
***
Son bir not: Dün Hürriyet'ten Mehmet Y.Yılmaz hükümetin elindeki vandalizm görüntülerinin yalan olduğunu söyleyerek "
Hadi o kasetler açıklansın" diye yazmış. Konuştuğum Erdoğan muhalifi solcu sanatçı izletilen 17 dakikalık kasette içinin dışına çıktığını anlattı ve aynen şöyle dedi:
"Maalesef kimi eylemciler de korkunç vahşi şeyler yapmış. Bunları bilmiyorduk. Biz de ortam daha gerilmesin diye yayınlanmamasını rica ettik. Çünkü o görüntüler yayınlanırsa tüm Müslümanlar çılgına döner. Sokak çatışmaları çıkabilir. Evet, Erdoğan'ın oyları yüzde 10 daha da artar belki ama ülke için kötü olur."
Ben de sorumsuz Mehmet Yakup gibi değil bu muhalif sanatçımız gibi düşünüyorum. Zaman sağduyu zamanıdır. Zaten Gezi olayı ilk günkü siyasi angajmansız, zekâ dolu, genç ve dinamik kimliğinden çıktı ve bildiğimiz geri zekâlı solcu tayfanın kontrolüne geçti. Sonuçta AK Parti'ye çok çok yaradı bu 31 Mayıs süreci, oyları %55 civarına geldi ama Türkiye büyük zarar gördü. Artık itidal vakti.