Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Her yüz bir öykü anlatır

Fransız sosyal bilimci David Le Breton, Yüz Üzerine Antropolojik Bir Deneme adlı kitabında, yüzlere yüklediğimiz anlamları didik didik ediyor. Yüz bir uçta Tanrı’ya, diğer uçta şeytani güçlere açılıyor. İki ucun arasında ise milyon tane konu var

Türkiye'nin en ünlü ikizleri bence Hatemi kardeşlerdir.
Prof. Hüsrev Hatemi tabiptir.
Prof. Hüseyin Hatemi ise hukukçu. Azerbaycan göçmenin bir ailenin çocukları olarak 12 Aralık 1938'de doğmuşlardır.
Hüsrev Hatemi'nin anlatımına göre, çocukluk yıllarında bir gün oynarken iki kardeş birbirinin yüzüne vurmuş. Bunu gören anneanneleri fevkalade üzülerek onlara şöyle müdahale etmiş: "Yapmayın çocuklar, insanın yüzünü Allah sıvamıştır..." Yıl 1947'dir. Anneannelerinin kastı, Allah'ın bütün canlıları yaratmanın ötesinde, insan yüzüne özel bir önem verdiğidir...
11 yaşındaki Hüsrev Hatemi o sözü bir daha hiç unutmaz.
Hatemi kardeşler eğer İstanbul'da değil de, Nijerya'nın İrigve halkı arasından doğsaydı; öyle bir anıya sahip olamazlardı.
Çünkü İrigveler arasında 'ikizlik' kabul edilemez bir durumdur. Topluluk için tehlikedir. Kötü büyücü ikizler, kabileye onarılmaz zararlar verecektir.
Peki ne yapmalı? İrigve halkı en vahşi yolu seçer: İkizlerden (en az) birini öldürürler.
Hasbelkader hayatta kalanı ise ancak uygun arınma törenlerinden geçirdikten sonra kabileye kabul edilir.
Aslında doğum, kabileler, klanlar, aşiretler için iyi bir şeydir. Grup çoğalmış ve güçlenmiştir. Bu bakımdan ikiz doğumun daha da kutlu bir şey olması beklenir.
Ama öyle olmaz işte. Bilhassa yüzleri birbirine çok benzediği için ikizler topluluk için fevkalade tehlikeli kabul edilir.
Velhasıl Hatemi kardeşler orada doğsalardı, en az biri öldürüleceği için böyle bir anıya sahip olamayacaklardı.
Fransız sosyal bilimci David Le Breton, Yüz Üzerine Antropolojik Bir Deneme adlı kitabında, yüzlere yüklediğimiz anlamları didik didik ediyor. Yüz bir uçta Tanrı'ya, diğer uçta şeytani güçlere açılıyor.
İki ucun arasında ise milyon tane konu var.
Okurlarımız aslında David Le Breton'a yabancı değil. Yürümeye Övgü, Acının Antropolojisi, Ten ve İz, Bedene Veda başlıklı kitaplarını Sel Yayınları Türkçeye kazandırmıştı. Yüz Üzerine ise Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nden çıktı.
Fevkalade zengin bir konu 'yüz'.
Hemen her alanda karşımıza dikiliyor:
Bilimde yüz (örneğin estetik ameliyatlar), edebiyatta yüz (sevgilinin çehresine yazılan şiirler), gündelik hayatta yüz (makyaj), dinde yüz (örneğin Tanrı'nın ışık olarak tasavvur edilmesi).
Geleneksel inanç sistemleri çoğunlukla bedene ve bilhassa yüze müdahale edilmesine karşıdır. "Öyle yaratılmış, dokunmayın" derler. Bu arada doğal olanın yapayla yer değiştirmesinin yanlış olduğunu da öne sürerler.

HER DEVİRDE YÜZE MÜDAHALE EDİLDİ
Tabii herkes aynı fikirde değildir.
Mesela Fransızların büyük şairlerinden Baudelaire, makyaj sayesinde, bozmak ne kelime, tam tersine, tenin yüceltildiğini düşünür: "Güzel ve soylu olan her şey aklın ve hesabın sonucudur" der.
İnançlar ne derse desin, her devirde yüze müdahale edilmiştir. Mesela ressamlar fotoşop uzmanı gibi davranırdı. Portresini yaptıkları zenginlerin yüzündeki lekeleri siler, eksik tüyleri tamamlarlar, çirkin burunları düzeltirlerdi.
Bende eskiden 'güzellik' fonksiyonlu fotoğraf makinesi vardı. Gözaltı kırışıklıklarını yok ettiği ve yüze buğulu (yani gizemli) bir hava verdiği için hanımlar pek hoşlanırdı. Epeydir ona da gerek kalmadı.
Telefondaki filtreler her şeyi hallediyor.
Gelelim dile... Deyimler ve argo tabirlerde yüz sıkça geçer. Farklı yüzler neredeyse sonsuz sayıda nesneye başvurarak anlatılır. Mesela Fransızcadan birkaç örnek:
Şeftali yüzlü (meyve), lamba çehreli (eşya), domuz suratlı (hayvan)...
Bizde de çok sayıda yüzlü deyim var:
Yüz bulmak, yüz çevirmek, yüze gülmek, yüzü kalmamak ve daha nicesi. (Argodaki, asık yüzlüler için kullanılan, 'Surata bak, saatini ayar et' deyimini bilirsiniz herhalde.) Yüzün önemini hepimiz biliyoruz.
Le Breton'un kitabı ise bu konuda artezyen kuyusu gibi: Kazmış da kazmış, derinlere, daha derinlere inmiş. Gündelik hayatı kurcalamaktan hoşlananlara bilhassa öneririm.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA