Uygarlık tarihi M.Ö. 3000'lerden bu yana pek çok İmparatorluğa şahit oldu. Bununla birlikte, Orta Çağ'ın ilk döneminden itibaren yerel, bölgesel bir hakimiyet modeli olan derebeyliğinin güç kazanma süreci üzerinde zihin yorulması gereken bir süreçtir. Derebeyliği feodalizme dayanıyordu. Feodalizm özünde yerel ve bölgesel bir sömürü düzeniydi. Avrupa'dan Orta Doğu'ya, feodalizm hakim olduğu geniş bir coğrafyada önemli bir servet birikimini de tetikledi. Söz konusu servet birikimi ise, monarşiyi ve kıtalar boyutunda bir sömürü düzeni olan emperyalizmi kurumsallaştırdı. Emperyalizm 18. Yüzyıl'ın başlarıyla birlikte yükselirken, siyasi ve askeri gücün yanı sıra, ekonomik güçle de derinleşmeliydi. Anlamı, sömürgeciliğin endüstrileşmesiydi. 1. ve 2. Sanayi Devrimi ile birlikte, kapitalizm sömürgeciliği küresel bir etaba taşıdı.
Uygarlığın beşiği olan Orta Doğu, emperyalizmin derin oyunları ve sömürgeciliğin en vahşi operasyonları ile 150 yıldır yangın yeri. 19. ve 20. Yüzyıl, dünya savaşlarının ve 1. Soğuk Savaş döneminin etkisi altında, kapitalizmin askeri-sınai kompleksle derinleşme dönem oldu. Liberalizm ve neo-liberalizm ise, vahşi kapitalizmin dünyayı etkisi altına almasını sağlayan fikirsel alanı oluşturdu. 1. Soğuk Savaş dönemi 1980'lerle birlikte çözülme sürecine girince, neoliberal anlayış 'Küreselleşme 2.0'ı devreye aldı. 21. Yüzyıl'a yeni nesil sömürgecilik yaklaşımı olan Küreselleşme 2.0'la girdik. Yeni nesil sömürgecilik olan Küreselleşme 2.0'ın vazgeçilmez sacayağı ise 'dijital feodalizm' oldu. Düşünce dünyasının önemli isimleri, ABD gibi gelişmiş ülke vatandaşlarının Google, Amazon ve Meta gibi 'dijital derebeyleri'ne adeta tapındıkları feodal bir kültürde birer 'köle' haline geldiklerini de ifade etmekteler.
'Teknofeodalizm' olarak da adlandırılan dijital feodalizm 21. Yüzyıl'ın kapitalizmi olarak da adlandırılmakta. 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğini geride bırakmaya hazırlanırken, daha da tehlikeli bir aşama hızla hayatımıza sızıyor, hakim oluyor. Bilhassa, tüm ulus-devletlerin hava-uzay sahası küresel şirketlerin mini uyduları ile kaplanmışken. Çünkü, bir sonraki aşama, insanlığı vatandaşı oldukları ülkelerin başkentlerine olan aidiyetlerinden, esas 'sanal' bir başkente bağlamak. Siyaset biliminin önemli isimleri 'Dijital Emperyalizm'in ulusdevletleri de, milli egemenliği de tehdit ettiğinde hem fikirler. Dijital emperyalizmin teknoloji baronlarının, ulus ötesi dijital oligarklarının inşasına hız verdikleri 'sanal başkent'ten dünyaya daha da yoğun basılacak algı operasyonlarının, manipülasyonların amacı ise 'belirsizlik çağı'nı derinleştirmek, dünya vatandaşlarını daha da çaresiz, özgüvenlerini, geleceğe olan umutlarını kaybedecek noktaya getirmek.
Bu nedenle, Milli Savunma, Milli İstihbarat, Milli Diplomasi, Milli Eğitim, Milli İletişim ne kadar stratejik bir önceliğe sahip ise, Milli Siber Güvenlik Ağı da artık o ölçüde kritik önemde. Cumhurbaşkanımız Erdoğan liderliğinde Siber Güvenlik Başkanlığı kurulması kararı hayati bir adımdır. 2. Soğuk Savaş dönemi, konvansiyonel bir savaş dönemi olmaktan çok, teknolojik, dijital, siber bir savaş dönemi olacak her boyutuyla. Bu nedenle, Türkiye gibi yükselen ekonomileri siber saldırı ve tehditlerle yıpratma gayretleri her zamankinden daha ciddi olacak. Vatandaşlarımızın küresel siber ağlar ve siber platformlar üzerinden yapılacak her türlü saldırıya karşı, her türlü dezenformasyona karşı uyanık olması, ülkesini seven herkesin görevi. Bu nedenle, Siber Güvenlik mücadelesi bir milli meseledir ve hepimizin sorumluluğundadır.