Avrupa 2024-2025 kışını zorlu sınamaları yaşayarak geçirecek. Bir tarafta 1962'den bu yana ilk kez Fransa Başbakanı Barnier'in hükümetinin evvelsi gün Ulusal Meclis'te yapılan güven oylaması sonrası çökmesi. Diğer tarafta, Almanya'da 23 Şubat 2025'de yapılması planlanan erken seçim. Her iki ülkede de, Ukrayna Savaşı başta olmak üzere, görevdeki hükümetlerle politika ve siyasi tercihler konusunda hayli zıt görüşleri olan partilerin siyaset alanında güçlerini arttırmalarından kaynaklanan belirsizlikler. Orta ve Doğu Avrupa'da yer alan Avrupa Birliği üyesi kimi ülkelerin hükümetleri ile, Fransa ve Almanya'da siyasi gücü artan muhalefetin Rusya-Ukrayna Savaşı başta olmak üzere, kritik konularda artan uyumu, Avrupa'nın yakın geleceğinde üye ülkelerin siyaset dünyası ile 1 Aralık'ta yeni görev dönemine başlayan AB Komisyonu Başkanı von der Leyen ve ekibi arasında görüş ayrılıklarını da derinleştirebilir.
Avrupa'nın önde gelen düşünce kuruluşları Fransa ve Almanya gibi Avrupa'nın bugün ve geleceğinde, Avrupa Birliği'nde özgül ağırlığı derin iki ülkenin siyasi belirsizliklerinin ağır bastığı bir ortamda 2025 yılını, 'beklenmeyeni bekleyin' denilen bir yılı nasıl yönetebileceklerinden ciddi şekilde endişeliler. Fransa'da Cumhurbaşkanı Macron'un bu defa yeni başbakanı belirlemede siyasi partilerle daha fazla diyalog içerisinde olmasının kaçınılmaz olduğu vurgulanırken, daha teknokrat kimlikli bir başbakanın elzem olduğu vurgulanmakta. Şansölye Sholz'un Kiev'e yaptığı son ziyaret dikkatle takip edilirken, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski Scholz'un Rusya Devlet Başkanı Putin'le yaptığı telefon görüşmesini 'Pandora'nın Kutusu açıldı' şeklinde eleştirdi. Gerek Fransa, gerekse de Almanya hem kendilerini, hem de Avrupa Birliği'nin 20 Ocak'ta başlayacak yeni Trump dönemine de hazırlamak zorundalar.
Önümüzdeki dönemde her iki ülkenin iyi yönetmek zorunda oldukları 2025 kamu bütçe süreçleri var. AB'nin kamu borcunun GSYH'ya oranının yüzde 3'ü geçmemesi kuralı açısından, Fransa'nın oranı neredeyse yüzde 6'ya ulaşmış durumda ve Fransa'nın kamu borçlanma maliyetleri Yunanistan'la eşitlenmiş durumda. Bunun anlamı, uluslararası finans çevreleri açısından Fransa ekonomisi için risk algısının hayli yükselmiş olması. Üstüne, Başkan Trump'ın yeni döneminde bir kez daha NATO tartışmaları eklenecek. Bir kez daha, Trump NATO üyesi Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarının yetersizliğinden şikayet edecek ve ABD'nin Avrupa'nın savunmasını tek başına üstlenmesinden duyduğu rahatsızlığı vurgulayacak. Nitekim, Fransa Cumhurbaşkanı Macron da daha bir ay önce, Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde, Avrupalıların güvenliklerini sonsuza kadar Amerikalılara devretmemeleri gerektiğini belirtmişti.
Bu nedenle, Fransa ve Almanya, bir yandan kamu bütçesi, bir yandan artan sosyal güvenlik sistemi beklentileri, bir yandan Rusya-Ukrayna Savaşı'nın artan maliyetleri ve bağlantılı olarak artan enerji maliyet faturası, bir yandan yeni Trump yönetimi döneminin dünya siyaseti ve jeopolitiği üzerinde oluşturacağı etki, bir yandan süregelen enflasyon ve hayat pahalılığı baskısı, bir yandan da AB Komisyonu'nun politika ve kararları ile giderek daha uyumsuz gözüken siyasi parti ve eğilimlerin sebep olduğu baskıları ve zorlu sınamaları yönetmek zorundalar. Bu zorlu sınamalar, Türkiye'nin Avrupa ve AB için vazgeçilmezliğini bir kez daha öne çıkaracaktır.