Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Enerjide ‘adil’ dönüşüm ve ‘adil’ kalkınma

Küresel sistemin önde gelen ekonomilerinin son 10 yıldır; özellikle son 5 yıldır 'iklim krizi' ve buna bağlı olarak 'yeşil dönüşüm' konusunu öne çıkardıkları bir gerçek. Bununla birlikte, 'yeşil dönüşüm'den kast edilen hızla fosil yakıtlardan temiz ve yenilenebilir enerjiye geçiş ise, bunun aynı zamanda 'adil' bir dönüşüme işaret etmesi için belirli temel noktaların göz ardı edilmemesi gerekiyor. Örnek vermek gerekirse, daha geçen hafta OECD çatısı altında Afrika ülkeleri ile gerçekleştirilen toplantıda, bir çok ülke fosil yakıtlardan hali hazırda elde ettikleri ihracat gelirinin ve kendi toplumlarına ucuz fosil yakıt kullandırmanın, sürdürmekte oldukları kalkınma mücadelesinin önemli finansman kaynaklarından birisini oluşturduğunu belirterek, 'yeşil dönüşüm'e hızlı geçişin kendileri için 'kalkınma' boyutunda risk oluşturduğuna deyindiler.
Bu nedenle, 'yeşil dönüşüm' ne kadar önemli olsa da, bunun 'adil dönüşüm'ü de temsil ediyor olması bir o kadar önemli. Yani, fosil yakıtlardan temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin istihdam geçişini sağlayacak, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasını sekteye uğratmayacak bir tempoda ve anlayışla gerçekleşmesi gerekiyor. Aksi durumda, işsizliğe ve enerji fiyatlarında artışa sebep olacak, gelir seviyesi düşük toplum kesimlerine ek külfet getirecek bir 'yeşil dönüşüm' yeterince adil olmayabilir. Mevcut jeopolitik ve jeoekonomik gerginlikler dünya ekonomisi açısından yeni sınamaları, yeni zorlukları gündeme getirdi. Önde gelen ekonomilerin tümünde, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması; bu nedenle, temiz ve yenilenebilir enerjiye ulaşım çok önemli. Ancak, geçiş sürecinin 'adil finansmanı', toplumsal mutabakat sağlanarak bu sürecin iyi yönetimi çok önemli.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) 4 Haziran Salı günü yayınladığı son raporu, önde gelen ülkelerin tümünde atılan adımların henüz geçtiğimiz yıl BAE'nin ev sahipliğinde gerçekleşen BM İklim Zirvesi COP28'de belirlenen 2030 yılına kadar yenilenebilir enerjide küresel kapasiteyi üç katına çıkarma hedefiyle uyumlu olmadığı gösteriyor. COP28'de ülkelerin karbon azaltımı konusunda ortaya koydukları ulusal katkı beyanları (NDC) ve mevcut resmi taahhütler 1300 GW yenilenebilir enerji kapasitesi artışı hamlesine karşılık gelmekte. Bu ise, COP28'de ortaya konulan küresel yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma hedefini gerçekleştirmek için gereken kapasitenin halen ancak yüzde 12'sini oluşturuyor. IEA'nın 200'e yakın ülkeyi kapsayan analizi, son dönemde yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılmasına yönelik yoğun çabaların, ortaya konulan hedeflerle uyumlu olduğunu ve 2030'a gelindiğinde küresel olarak 11 bin GW artış anlamına geleceğini teyit ediyor.
Ancak, bu yöndeki bir adım dahi, yenelenebilir enerji kapasitesini 2030 yılına kadar üç katına çıkma hedefine ulaşmak için gereken miktarın yüzde 70'ini temsil ediyor. yenilenebilir enerji kapasitesine karşılık geleceği ortaya konulmaktadır. Bu nedenle, raporda 2030'de yenilenebilir enerji kapasitesini üç kat artırma hedefinin erişilebilir olması için ülkelerin taahhütlerini hızla eylem planlarına dönüştürmeleri gerektiğinin altı çizilmekte. IEA'nın raporu, ayrıca Paris Anlaşması'nın imzalandığı 2015 yılından bu yana dünya genelinde ilave eklenen yenilenebilir kapasite miktarının her yıl üç kat arttığını da hatırlatıyor. Bunun anlamı, küresel ilave yenilenebilir kapasite miktarı 2023'te, 2022'e göre yüzde 64 artarak 560 GW'a ulaştı. Bu artışa en büyük katkıyı Çin sağlamış olduğunu da unutmayalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA