Asrın depremleriyle mücadelesini çok yönlü sürdüren Türkiye açısından, depremin sebep olduğu maliyetin ne olduğunu bugünden hesap etmek için henüz çok erken bir noktadayız. Bu süreçte en kritik olan husus, 1999 gibi, Halkımızın azminin, dayanışma kültürünün aynı dirayetle her türlü zorlukla baş etme becerisi gösterebildiği, bununla birlikte Türkiye açısından her türlü imkanın daha sınırlı olduğu ağır depremler sonrasında da, Türkiye'yi, deprem bölgelerini ayakta tutan temel gerçek, Türkiye'nin, Türklerin DNA'sında yer alan tartışılmaz gerçeğe yeniden odaklanma: 'Dirençli olma gücü'. Türkiye, son 60-70 yıllık tarihimizi gözden geçirelim, kaç küresel, bölgesel, ulusal siyasi ve ekonomik krizin üstesinden gelmeyi bildi.
Bunun en temel nedeni, 'dirençli ekonomi olma' becerisi ve Türklerin elinden hiç bir gücün alamadığı 'dinamizm' başarımız. Bu nedenle, bölgede üretimin çarklarının bir an önce normalleşmesi adına ortaya konacak çabalara odaklanmak çok önemli. Gaziantep, Mersin ve Adana'nın burada oynayacakları rol çok önemli. En kritik konu ise, üretim için gereken istihdamın bölgede korunması adına alınacak tedbirlerin ne kadar önemli olduğu. Bunun yanı sıra, dünyanın önde gelen uluslararası kalkınma bankaları ile, illerimizin ayağa kaldırılmasına yönelik kısa, orta ve uzun vadeli çözüm ve planlamalara yönelik çalışmaları hızla başlatmak gerekiyor. Türkiye'nin pek çok doğal afetin yaralarını sarabilme kabiliyeti o kadar defalarca kanıtlandı ki, bu derece 'dirençli bir ekonomi'nin asrın felaketinin yaralarının sarılması konusunda yürütüceği finansman modeli çalışmalarına doğal olarak uluslararası finans sistemi gereken hassasiyeti ve desteği gösterecektir.
Bölgedeki tüm sanayi ve ticaret odaları ile, ihracatçı birlikleri ile, organize sanayi bölgeleri ile yoğun bir şekilde yürütülecek görüşmeler, illerin kanaat önderleriyle birlikte hayata geçirilecek projeler, üretim, istihdam ve ihracatın korunmasına yönelik tedbirler, asrın felaketinin yaralarının sarılması konusunda etkin sonuçlar verecektir. 11 ilimizde konut ve köy evi olarak inşasına başlanacak 270 bin hane, köklü bir planlamayı gerektiriyor. Afet risk durumu, illerin zemin kalitesi çalışması, illerin sosyolojik, demografik, kültürel yapısının korunmasına yönelik çalışmalar, ilin tüm kanaat önderleri ve paydaşları ile yapılacak istişareler ve tüm bu gerekli çalışmalarla doğru yeni yerleşim yerlerinin belirlenmesi çok önemli. TOKİ en geç 2 ay içerisinde 200 bin konutun inşasına başlamayı hedefliyor. Sürecin her aşamasında da konunun önde gelen uzmanları devrede olacak.
Bunun yanı sıra, her ilin kanaat önderleri ve iş dünyası ile, 11 ilimizin rekabet becerilerinin ve ilin stratejik önemdeki sektörlerinin de gözden geçirilmesi gerekmekte. İllerimizin yapısal planlaması yeniden tasarlanırken, ilin ekonomisini 'dirençli' kılan, en yüksek katma değeri sağlayan sektörlerin korunması, bu sektörler için gerekli alt ve üst yapının hızla ayağa kaldırılması kritik önemde. İllerimize erişebililirliğin hızla sağlanması, ilin tüm ulaştırma moblarının gözden geçirilmesi, ilin tüm Türkiye ve dünya ile bağlantılarının hızla sağlanması, ilin 'ayakta durma direnci'ni olumlu yönde etkileyecek ve toparlanmaya ivme kazandıracaktır. 'Dirençli ekonomi olma' imkan ve kabiliyetlerimizi asla unutmadan, ayağa kalkıp geleceğe koşumuzu sürdüreceğiz.