Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Küresel nüfusun geleceği ve riskler

Birleşmiş Milletler (BM), uzun zamandan beri büyük bir titizlikle hesap etmekte olduğu dünya nüfusuna yönelik gelişmeler itibariyle, dün itibariyle, yani 15 Kasım'da dünya nüfusunun 8 milyarı yakaladığını ilan etti. BM, aynı hesaplama ve projeksiyonlar, öngörüler doğrultusunda, 2023'de Hindistan'n nüfusunun da ilk kez Çin'i geçeceğini ilan etti. BM'nin projeksiyonları dünya nüfusunun 2030'da 8,5 milyara, 2050'de 9,7 milyara ulaşacağını gösteriyor. Daha önce, dünyanın ortalama nüfus artışına göre, 2100'de 11,3 milyar ile yeryüzünün en yüksek insan nüfusuna ulaşacağını ifa ederken, 2020'den itibaren küresel nüfusunun 1950'den bu yana en düşük artış hızına geçmesi nedeniyle, dünya nüfusunun en tepe seviyeyi 2080'de 10,4 milyar ile göreceği yönünde projeksiyonunu yeniledi.
BM'nin hesapları, 2020'den itibaren küresel nüfus artış oranının artık yüzde 1'in altına indiğini gösteriyor. Dünyanın nüfusunun üçte ikisinden daha fazla bir bölümünün yaşadığı ülkelerde, doğurganlık oranının 2,1'e düştüğünü gösteriyor. Bunun anlamı, düşük ölüm oranında bile, bu düzeyin altındaki doğurganlığının artık 'sıfır' nüfus artışı anlamına geldiği. Önümüzdeki dönemde, yaşlanan dünya nüfusuyla birlikte, ölüm oranları da yükselmeye başladığında, bu durum çok sayıda ülke için ciddi nüfus kaybı anlamına gelmeye başlayacak. BM'nin projeksiyonları 2022 ile 2050 arası dönemde, 61 ülkede doğurganlığın yüzde 1 ve altına ineceğini; bunun da söz konusu ülkelerde ağır nüfus yaşlanması (aging) sendromuna dönüşeceğini gösteriyor.
Ülkelerin sosyal güvenlik, sağlık ve yaşlı bakımına yönelik kamu mali yükleri ciddi artış gösterirken, hızla yaşlanan nüfusun getireceği ekonomik üretkenlik sorunu, negatif büyüme ve ekonomik aktivitede ciddi yavaşlama, beraberinde vergi gelirlerinin de azalmasına yol açma riski de, söz konusu ülkeleri ciddi bir kamu ve sosyal güvenlik açığı sorunu ile karşı karşıya bırakacak. Küresel borç sarmalının zaten çok sıkıntılı olduğu bir dönemin içinden geçen dünya ekonomisi açısından, önde gelen ülkelerin küresel enerji dönüşümüne, yeşil kalkınmaya, çevreyi ve iklimi koruyacak yatırımlara yönelmesi gereken finansal kaynağın, artan bir tempoda kamu açıklarının finansmanına yöneliyor ve yönelecek olması, BM'nin 17 sürdürülebilir kalkınma amacının yakalanmasına yönelik umutları da her geçen gün azaltmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'n G20 Bali Liderler Zirvesi'nde, dünyanın buğday, ayçiçeği yağı ve mısırda olduğu gibi, 2023'te pirinçte de kriz yaşanması ihtimaliyle karşı karşıya olduğu; dünya gübre piyasasının süratle istikrara kavuşturulması gerektiği, aksi takdirde, önümüzdeki yıl daha büyük bir gıda krizi yaşayacağına dair uyarıları, Afrika bazlı küresel nüfus projeksiyonları da dikkate alındığında, kritik önemde bir uyarı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu nedenle, ihraç edilen tahılın, Afrika başta olmak üzere, acil ihtiyaç duyan az gelişmiş bölgelere ulaştırılması için de harekete geçilmesi gerektiği; gıda krizinin idaresinde olduğu gibi, bir enerji merkezi olarak Avrupa başta olmak üzere, Türkiye'nin yakın bölgesinin güvenliğine de net katkı sağlamayı sürdüreceğini hatırlatıyor. BM'nin analizi, 2050'ye kadar ki küresel nüfus artışının yarısının Kongo Cumhuriyeti, Mısır, Etyopya, Hindistan, Nijerya, Pakistan, Filipinler ve Tanzanya'dan geleceğini belirtiyor. Gelecekte daha ağır bir insanlık krizi ile karşı karşıya kalmamak adına, G20 ülkelerinin oluşturacağı her kalıcı çözüm çok önemli olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA