Bu başlığın ne olduğunu merak ediyorsanız, yarın başlayacak Endonezya'nın ev sahipliğindeki G20 Liderler Zirvesi'nin ana teması. G20 ülkelerinin liderleri söz konusu ana tema ışığında, 'gıda ve enerji güvenliği', 'sağlık' ve 'dijital dönüşüm' başlıklarında gerçekleşecek üç oturumda fikir teatisinde bulunacaklar. 2008 küresel finans krizinden beri, Türkiye, Çin, Hindistan, Güney Kore, Meksika gibi G20'nin E7 ekonomileri küresel serbest ticaretin en önemli savunucuları olarak öne çıkarken, ABD ve Fransa gibi önde gelen G7 ekonomilerinin zaman zaman 'ekonomik milliyetçilik' ve 'korumacılık' gibi kavramları savunur pozisyona düşmüş olmaları, hayli zihin karıştırıcı. Bu nedenle, G7 ekonomileri son 14 yılda kendilerinin 2. Dünya Savaşı sonrası birlikte kurdukları küresel ekonomi-politik sistemin temel felsefesine aykırı noktalara beklenmeyecek kadar sıklıkla düşebildiler.
Bu nedenle, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) başta olmak üzere, küresel teşkilatların savunduğu ve koruduğu temel kural ve ilkelere son 14 yılda, enteresandır, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı E7 Grubu, G7 Grubu'ndan daha fazla sahip çıktı. Bugün itibariyle, Türkiye, Brezilya, Hindistan, Güney Kore, Meksika, Endonezya gibi E7 ekonomileri üzerinde küresel ekonomi-politik sistemi 'ortak menfaatler' cephesinde tutmak adına verilmesi gereken mücadeleye yönelik sorumluluk çok daha yüksek. Gerek Türkiye'nin 2015'deki G20 liderliğinde, gerekse de Endonezya'nın bu yılki G20 liderliğinde bu somut çabaları çok net gözlemledik. Önümüzdeki senenin G20 dönem başkanı Hindistan'ı da zorlu küresel ekonomi-politik gündemde meşakkatli bir süreç bekliyor. Modern tarihin en derin, en kapsamlı küresel enerji krizi ve küresel gıda krizi yaşanırken, 'birlikte toparlanma'nın daha güçlü olacağı kesin.
Bununla birlikte, öncelikle G20 ülkelerinin küresel enerji ve gıda arz güvenliği krizi ile, küresel tedarik zinciri sorunlarının nedenleri konusunda mutabık olmaları gerekiyor. Sorunların nedenleri konusunda ortak bir zeminde buluşmak, 'birlikte toparlanma' noktasında çok önemli bir işbirliğini de beraberinde getirecektir. Birlikte toparlanma konusunda G20 ne kadar başarılı olur ise, 'daha güçlü toparlanma' da o ölçüde mümkün olabilecek. Konu bu noktaya geldiğinde ise, G20 ülkeleri Afrika'nın küresel krizler nedeniyle içinden geçtiği zorlu süreçlere yönelik 'birlikte çözüm' kültürü oluşturabilecekler mi, bu da zorlu bir başlık. Çünkü, kimi kıtaların Afrika'daki saygınlıklarını yeniden inşa etmeye, kimi ülkelerin de Afrika'da 'yeni nesil sömürgecilik' izlenimi veren eğilimlerinden uzaklaşmaya ihtiyaçları var.
Afrika ise, Türkiye'nin insani ve girişimci diplomasi anlayışının ve 'kazankazan' ilkesine dayalı yaklaşımının ne kadar kucaklayıcı, ne kadar saygın bir duruş olduğunun farkında ve OECD platformu başta olmak üzere, Afrika konusu açıldığında, Afrika'yı temsil eden siyasetçiler, Türkiye'nin duruşunu övgüyle örnek gösteriyorlar. Hiç şüphesiz ki, G20 Liderler Zirvesi'ne, devam etmekte olan COP27 BM Küresel İklim Zirvesi'nden de, Kamboçya'da bu hafta sonu gerçekleştirilmiş olan ASEAN Ülkeleri Zirvesi'nden de yansımalar olacaktır. Türkiye-Birleşmiş Milletler (BM) inisiyatifi ile yürümekte olan Karadeniz Tahıl Koridoru'nun devamı, Afrika'yı ağır bir açlık krizinden korumak adına kritik önemde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü liderliğiyle ilerleyen inisiyatifin devamı ve Karadeniz'deki tahılla az gelişmiş ekonomilerin buluşturulması, dünyanın önde gelen ekonomileri açısından da bir samimiyet testi anlamına geliyor. G20 Liderler Zirvesi'ni büyük bir merakla takip edeceğiz.