Dünya Bankası (WB), Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) gibi dünyanın önde gelen uluslararası finans kurumları tarafından ardı ardına yayınlanan raporlar, 2022 mart ayı sonu itibariyle toplam büyüklüğü 305 trilyon dolara ve küresel GSYH'ya oranı da yüzde 355'e dayanmış olan küresel borç sarmalarının, iki 'siyah kuğu', küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile daha da içinden çıkılamaz, yönetilemez, sürdürülemez bir noktaya doğru sürüklendiğini gösteriyor. Her iki uluslararası kurum tarafından yayınlanan son 'Küresel Borç Görünüm Raporu' (Global Debt Monitor Report), Asya, Afrika, Latin Amerika ve Doğu Avrupa bölgelerinden 135 ülkenin borçlarının kriz sınırına çok yakın bir düzeyde olduğu ve kaçınılmaz bir şekilde gelmekte olan bir borç krizleri dalgası uyarılarıyla dolu.
Raporlar, bilhassa FED ve ECB gibi önde gelen merkez bankalarının para politikası sıkılaştırma adımlara nedeniyle, önde gelen ekonomilerde artan faiz oranlarının, gelişmekte olan ekonomilerden net sermaye çıkışına sebep olduğunu; bunun da borçlu gelişmekte olan ekonomiler için fazladan risk oluşturduğu belirtmekte. Nitekim, Dünya Bankası'nın son raporunda, sadece 2022 yılının ilk dört ayında borç seviyesi en kritik durumdaki ülkelerden 20.7 milyar dolar net sermaye çıkışının gerçekleştiğine işaret ediyor. Bu durum, söz konusu ülkelerin borçlarını yönetme sorununu büyütebilir. Ayrıca, ikinci bir risk olarak, FED'in ve ECB'nin, önde gelen merkez bankalarının faiz arttırım adımları, borçlanma maliyetlerinin de artmasına sebep oluyor. Üçüncü bir risk ise, söz konusu faiz artışları ve gelişmekte olan ekonomilerden gelişmiş ekonomilere doğru sermaye hareketleri nedeniyle, yine gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dolar ve euro karşısında değer yitiriyor, devalüasyona tetikleniyor.
Bu durum, ülkelerin kendi iç kaynaklarıyla oluşturduğu özel sektör ve kamu gelirleri ile vadesi gelen dış borçları ödemek için daha fazla kaynak ayırmalarına sebep oluyor. Ayrıca, yüksek borç sorunu olan ülkelerin çoğu aynı zamanda ciddi ithalatı da olan ülkeler olduğundan, bu ülkelerin cari açığı ve borçlanma ihtiyacı da katlanıyor. Bu da, zaten var olan borç yükünü daha da büyütüyor. Söz konusu borç krizi olasılığı ile karşı karşıya olan kimi Afrika, Latin Amerika ve Asya ekonomilerinde, son dönemde, küresel pandemi ve Rusya- Ukrayna Savaşı'nın daha da derinleştirdiği yoksulluk ve gıda krizi tartışmaları, toplumsal huzursuzluğu da arttırmakta. Nitekim, bu tür ülkelerde son dönemde, ne yazık ki çok daha sokak olayları gözlemlemekteyiz. Ve, ne yazık ki, dünyanın önde gelen ekonomi ve finans kurumları ciddi boyutlardaki küresel borç krizi için hala kalıcı çözüm üretebilmiş değiller. Bu arada, ABD ve Çin'in küresel borç yükünün önemli bir kısmını temsil ettiklerini de unutmayalım.
İktisatçılar ve finans uzmanları, eğer bir kez daha borç krizi patlak verirse, 1980'lerdeki ve 1990'lardaki örneklerinden çok daha zor bir süreci dünya ekonomisinin beklediğini hatırlatıyorlar.