Dünyanın önde gelen 45 ülkesi açısından, iki 'siyah kuğu' küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı küresel emtia fiyatları, küresel enerji fiyatları ve küresel lojistik maliyetleri açısından oldukça zorlayıcı, ciddi mücadele gerektiren bir süreci tetiklemiş durumda. Küresel enflasyon baskısı ve küresel enflasyon köpüğü, dünyanın pek çok önde gelen ekonomisine son 40-45 yıldır hiç görmedikleri enflasyon seviyelerini yaşatıyor. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki dün gerçekleştirdiği açıklamada, açıklanan şubat ayı enflasyonunun Rusya-Ukrayna gerginliği nedeniyle petrol fiyatlarında görülen sert sıçramayı hala yansıtmadığını hatırlatarak, mart enflasyonunun enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan küresel sıkıntılar ve anormal fiyat artışları nedeniyle daha yüksek gelmesini beklediklerinin altını çizdi.
ABD ekonomisi açısından, çekirdek ve manşet enflasyon arasında büyük farklılık beklentisi güç kazanmış durumda. Siz bu satırları okurken açıklanmış olacak mart ayın enflasyonunun yıllıklandırılmış bazda yüzde 8,4'e ulaşması bekleniyor. ABD için 1980 başların daki yüksek enflasyon dönemi oranlarını tekrar konuşuyoruz. Söz konusu tablo, Avrupa Birliği (AB) ve Almanya için de farklı değil. Öyle ki, Almanya'nın son açıklanan yüzde 26'ya dayanmış olan Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) artış oranı, son 40 yılda yüzde 1,7 ÜFE artış oranı görmüş bir ülke için tarihi bir sıçrama. Bu nedenle, hem ABD Merkez Bankası (FED), hem de Avrupa Merkez Barkası (ECB) yetkililerinin zihinleri hayli karışık. Çünkü, 1970'lerdeki iki petrol krizi dönemini, neredeyse 50 yılı aşan bir dönem öncesini hatırlatan makro ekonomik problemlerin varlığı, 'stagflasyon'u da alevlendirmiş durumda.
Bir yıl önce, ABD'li tanınmış iktisatçı Nouriel Roubini ilk kez yoğun bir şekilde dile getirmeye başlamış olsa da, bugün uluslararası alanda çok daha fazla sayıda iktisatçının 'stagflasyon riskini göz ardı etmediklerini gözlemliyoruz, Çünkü, tanınmış neoliberal ortodoks iktisatçılar, ne gariptir ki, küresel pandeminin ve Rusya- Ukrayna Savaşı'nın, iki 'siyah kuğu'nun sebep olduğu ağır belirsizliği ve tahribatı göz ardı edecek ölçüde 'ürkütücü' bir soğukkanlılıkla, yükselen enflasyon riskini bastırmak için merkez bankalarının acilen ciddi faiz arttırması gerektiğini belirtiyorlar. Ancak, böyle bir adım, 2022 sonuna kadar ki kısa vadede yükselen küresel enflasyon köpüğünün ülke ekonomileri üzerindeki etkisini kıramayacağı gibi, 'stagflasyon' riskinin de göze alınmasını gerektirecek.
Bu nedenle, FED ve ECB üyeleri üzerindeki 'faizi hızla arttırın' baskısı, enflasyon yeterince yavaşlamayacağı gibi; ekonomi için ciddi durgunluk (resesyon) ve işsizlik artışı riskini, yani stagflasyon riskini de tetikleyecek. Dünyanın önde gelen pek çok iktisatçısı, enflasyon beklentilerindeki yükselişe ve daha uzun süreli bir enflasyonist ortamın varlığına işaret etmekteler. Görünen o ki, gerek FED, gerekse de ECB yönetim kurulu üyelerinin, üst düzey yöneticilerin anlamlı bir bölümü bugün için 'stagflasyon' riskine prim vermiyorlar. Bununla birlikte, ECB tarafı para politikasının daha hızlı sıkılaştırılması konusunda FED'e göre daha ihtiyatlı davranılması taraftarı. Çünkü, daha şimdiden 5 milyona doğru ilerleyen Ukraynalı mülteciler ve Avrupa'nın sosyal devlet yükümlülükleri, sert tutum izleyecek bir ECB'nin sebep olabileceği sosyo-ekonomik tahribatı kaldıramayabilir. Önümüzdeki 6 ay, umarız önde gelen merkez bankalarını 'stagflasyon' ile 'yüksek enflasyonun yönetimi' arasında bir tercihe zorlamaz.