Sömürgeciliğin ekonomi-politik felsefesi olan 'Merkantilizm', 'devletin ekonomiye müdehalesi'nin yanı sıra, 'ticaretin önceliği'ni savunuyordu. 'Fizyokrasi' ise 'bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler' deyip daha liberal bir ekonomik sistemi ve 'tarım'ın, 'üretimin önceliği'ni savunmuşlardı. 17. Yüzyıl'dan bu yana bu kavga bitmemiştir. Bölgesel ve küresel ticaret adına, bir başka felsefi savaş ise Adam Smith'in 'mutlak üstünlük' yaklaşımı ile David Ricardo'nun 'karşılaştırmalı üstünlük' yaklaşımı arasında yaşanmıştı. İki 'Siyah Kuğu', 'Kovid-19' küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı, hem 'mutlak üstünlük'ü, hem de 'karşılaştırmalı üstünlük'ü tartışmalı hale getirdi.
Çünkü, iki farklı yaklaşım da önünde sonunda ülkelerin ellerindeki sınırlı kaynakları en verimli, en üretken kullanabilmeleri adına, en başarılı oldukları mal ve hizmetlerde 'ihtisaslaşma'larını; yeterince ucuza, verimli üretilemeyen mal ve hizmetleri diğer ülkelerden temin etmelerini önermekteydi. Açıkçası, dünyanın önde gelen 50 ekonomisi, 2 sene öncesine kadar küresel ticaretteki konumlarını ve politikalarını büyük ölçüde 'karşılaştırmalı üstünlük'e göre şekillendirmişlerdi. Bugün, küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna gerginliği ile, ülkelerin ardı ardına yaşadıkları mal ve hizmet tedarik sorunları, günlük hayatı yakından ilgilendiren pek çok ürünün temininde yaşanan ağır zorluklar, sıkıntılar herkesi şok etmiş durumda.
Çünkü, batılı ülkelerin, bilhassa Avrupa'nın son 25-30 senedir temel yaklaşımı, demir-çelik, çimento, petrol rafinerisi, fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi gibi alanlarda üretim sağlayan tesislerin sayılarının azaltılması, yeni yatırım yapılmaması ve bu alanda üretilen ürünlerin büyük ölçüde dışarıdan teminine yönelikti. Bugün, dünyanın önde gelen ülkelerinin tümü demirçelik, fosillere dayalı enerji türevleri, çimento başta olmak üzere pek çok inşaat malzemesi ve petrol türevlerinde son 40 yılın en büyük tedarik şokunu yaşıyorlar. Avrupa sadece doğalgaz ve ham petrol temininde değil, Rusya-Ukrayna gerginliği nedeniyle motorinde de (dizel) ciddi sıkıntıyla karşı karşıya. Uçak benzininde ne olacağını daha bilmiyoruz.
İki 'Siyah Kuğu', küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna gerginliği, tarım ve gıdadan demir-çelik ve nadir metallere, sağlıktan lojistiğe, savunmadan enerjiye, finansal hizmetlerden siber güvenliğe 'kendi kendine yetebilen ülke' olmanın vazgeçilmezliğini bir kez daha 'mutlak gerçeklik' boyutuyla bize göstermiş oldu. 'Başkasının' uydusuyla, 'başkasının' savaş uçağıyla, 'başkasının' buğdayıyla', 'başkasının' enerjisiyle, 'başkasının' çeliği ile, 'başkasının' yazılımı ile yola çıkmanın, ihtiyaçları karşılamanın, ekonomiyi döndürmeye çalışmanın riskleriyle tüm dünya yüz yüze gelmiş durumda.
Okan Müderrisoğlu'nun cumartesi günkü yazısında belirttiği gibi, yerli ve milli enerji hamlesi, yerli ve milli savunma hamlesi, enerji güvenliği, ekonomik ve finansal güvenlik, gıda güvenliği ve siber güvenlik artık her ülkenin ve zorlu bir coğrafyada 'oyun kurucu' bir ülke olan Türkiye'nin tartışılmaz öncelikleri. Türkiye'nin tüm alanlarda kendi uydusunu, kendi İHA ve SİHA'sını, kendi uçağını, kendi aşısını, kendi enerjisini, kendi yazılımını, kendi metalini, kendi konteynerini kendisini üreten bir ülke olması, hiç şüphesiz ki bizi dünya ekonomisinde ilk 10'lara taşıyacak.