Son 10 gündür, dünya medyasının tanınmış markalarının görsel, yazılı, işitsel ve sanal yayınlarını dikkatle takip ediyorum. İstisnasız, Rusya-Ukrayna gerginliğiyle ilgili röportaj, açık oturum, haber ve değerlendirmelerin tümünde, birden fazla uzman konuk konuyu dönüp dolaşıp, Türkiye'nin ve Hindistan'ın küresel ekonomi-politikteki vazgeçilmez önemine getiriyor. Söz konusu uzmanlar, Türkiye'nin başta NATO olmak üzere, Atlantik ve batı ittifakının temsilcisi uluslararası kurumların başından beri kurucu üyesi olduğunu hatırlatarak, Türkiye'nin batı ittifakının bölgesel ve küresel çabalarına en kritik önemde katkıyı sağlayan ülkelerin başında geldiğini belirttiklerini hatırlatmamıza gerek yoktur sanırım.
Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekte 'oyun kurucu' bir ülke olduğunun tekrar tekrar vurgulandığı bir dönemde, Antalya Diplomasi Forumu'nun (ADF), 2. yılında, 3 bin seçkin katılımcıyla, 17 devlet ve hükümet başkanına, 80 bakana, 39 uluslararası teşkilatın üst düzey yöneticilerine; 75 ülkeden kanaat önderlerine, dünyada devletlerinin yaklaşık yüzde 40'ının temsilcisine ev sahipliği yaptı. Küresel ve bölgesel diplomasinin geniş spektrumlu arayışlar içerisinde olduğu, küresel ekonomi- politiğin yeniden şekillenmesine yönelik sancıların arttığı, bölgesel ve küresel gerginliklerin tırmandığı bir dönemde, tüm dünya farkında ki, eskisinden çok daha fazla 'diplomasi'ye ihtiyacımız var.
Uluslararası diplomasiye yeni yaklaşımların, yeni çözüm metotlarının, yeni bir iletişim dilinin ve güvenin kazandırılmasının elzem olduğu böyle bir dönemde, ifade ettiğimiz tüm bu başlıklara konusunun uzmanı devlet insanlarının, diplomatların, akademisyenlerin, kanaat önderlerinin, özel sektörde başarıdan başarıya koşan isimlerin yaptıkları dokunuşlar, ortaya koydukları yaklaşımlar ve farklı çözüm önerileri, ADF'nu 2. yılında bir 'küresel marka'ya dönüştürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 20 yıldır Türk ve dünya siyasetinde emsalsiz bir liderliğe imza atıyor olması, tecrübe ve analizlerinin pek çok küresel lidere kendisiyle istişarenin paha biçilmez değerini defalarca hatırlatmış olması, tükenmez enerjisi, kararlılığı ve vizyonuyla küresel meselelere 'insani çözümler'i dünya kamuoyunun gündemine taşıması, Türkiye'nin ev sahipliğinin paha biçilmezliğini perçinliyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Bakanlığımızı 'insani ve girişimci diplomasi' alanında küresel ölçekte 'sahada ve masada' proaktif bir başarıya taşımada gösterdiği liderlik ve kararlılık, dünyanın önde gelen tüm ülkelerindeki mevkidaşlarıyla 'kapsayıcı diplomasi' adına kurduğu güvene, samimiyete, çözüme dayalı işbirliği ve iletişim ağı; Bakanlığımızı 'dünyadaki adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için diplomasiyi nasıl daha iyi kullanabiliriz' sorusuna cevap aramada, dünyada en yüksek 5. diplomatik misyon sahibi ülke olarak, en iddialı ülkeler arasına taşımış olması, ADF'nin 2. yılında dünyanın önde gelen, seçkin kanaat önderlerini bir araya getirme başarısında tartışılmaz bir önceliğe sahip.
Bakan yardımcılarımızın, büyükelçilerimizin ve Bakanlığımızın mensuplarının 7/24 esasına göre sahada ve masada tartışılmaz bir beceriyle yürüttükleri 'girişimci ve insani' diplomasi başarısı, dünyanın önde gelen dışişleri bakanlıkları arasında, dijital diplomasiyi en etkin kullanan bakanlıklardan birisi olmamız, ADF'nin 2. yılında küresel bir markaya dönüşmesinin mihenk taşını oluşturmakta. ADF tamamlanmış olsa da, yankıları daha epey sürecek.