Basel merkezli Uluslararası Finans Enstitüsü'nün son derlediği veriler ve projeksiyonlar, 2021 sonu itibariyle küresel borç stokunun 300 trilyon dolara dayanmış olabileceğini gösteriyor. 2020'nin ilk çeyreği sonunda, küresel pandemi henüz dünyayı yeni yeni etkilemeye başlamış iken dahi 259,7 trilyon dolar seviyesinde olan küresel borç, 1 yıl sonra, 2021'in ilk çeyreği sonunda, 30 trilyon dolarlık artışla, 288,7 trilyon dolara ulaştı. Son 1 yıldaki 30 trilyon dolarlık artışın kabaca 5 trilyon doları hane halkından, 8 trilyon doları reel sektörden, 3 trilyon doları finans sektöründen, en büyük bölümü gelişmiş ekonomilerin hükümetleri aracılığıyla yapılmış olarak, kabaca 14 trilyon dolarlık borç artışı da 'kamu' tarafından oluşturulmuş durumda. 2021'in sonbaharı itibariyle ise, 36 trilyon dolarlık artış ile, 296 trilyon dolara dayanmıştı.
Küresel borç sarmalarının önümüzdeki bir kaç yıldaki seyri açısından, IIF'nin öngörüsü küresel borç büyüklüğünün 2022 yılında 1,8 trilyon dolar daha artacağı yönünde. 2025 yılına kadar ise, borç trendine bağlı olarak 3,8 ile 7 trilyon dolar arasında bir artış daha bekleniyor. Dünyanın önde gelen uluslararası ekonomi kurumları, önde gelen iktisatçılar, 2021sonu itibariyle küresel GSYH'nın yüzde 365'ine ulaştığı tahmin edilen 'küresel borç sarmalı'nı dünya ekonomisi açısından önemli risklerin başında tanımlamaktalar. 2000 sonu itibariyle 19 trilyon dolar olan hane halkı borcu, 2021 ortası itibariyle 55,3 trilyon dolara, 26 trilyon doları şirketler borcu 2021 sonu itibariyle 86,2 trilyon dolara, 22 trilyon doları kamu ve hükümetler borcu 85,7 trilyon dolar ve 20 trilyon dolar olan finans kurumlarının kendi aralarında borç ise, 2021 yılı ortası itibariyle 68,8 trilyon dolara ulaşmış durumda.
Son 21 yılda 209 trilyon dolarlık artışta en önemli sıçramanın reel sektör şirketleri ile kamunun borç artışından kaynakladığı rahatlıkla görülebilmekte. Bu durum, reel sektörün son 21 yıldaki yatırım hamlesinin önemli bir bölümünü borçlanarak finanse ettiğini; reel sektörün borçlanma maliyetlerinin hayli yüksek olması nedeniyle, reel sektörün borç geri ödemeleri nedeniyle, reel sektörden finans sektörüne önemli bir kaynak aktarımının gerçekleştiğine işaret ediyor. Bu nedenle de, reel sektör ile finans sektörü arasında son 21 yılda karlılık düzeyinde hayli tehlikeli bir dengesizliğin oluştuğu vurgulanmakta ve bu konuda Birleşmiş Milletler'in de önemli uyarılarını sizlerle paylaşmıştık.
2010 ile 2021 arası, gelişmekte olan ekonomilerin küresel ölçekte dış borç ana para ve faiz ödemelerinin yıllık tutarı yüzde 120 artmış durumda. Ülkelerin kalkınmasına yönelebilecek hayli anlamlı bir kaynak vadesi gelen dış borç ödemelerinde kullanılıyor. Söz konusu ülkelerde, sadece dış borç ödemelerine bütçe veya kamu gelirlerinden ayrılan kaynak 2010'da yüzde 6,8 iken, 2021 sonu yüzde 14,.3'e çıkmış durumda. G7 ve G20'nin önde gelen liderlerinin küresel borç sarmalı konusunda 'kafalarını kuma gömmemeleri gerektiği' noktasında bir küresel çağrı söz konusu. Orta düşük gelir grubundaki ülkeler dış borç ödemelerinin yüzde 47'sini özel sektör finans kurumlarına ve şirketlere, yüzde 27'sini Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası kurumlara, yüzde 12'sini tek başına Çin'e ve yüzde 14'ünü diğer hükümetlere gerçekleştirecekler. Küresel borç sarmalını da bir tarafa not alın.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz