Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) başta olmak üzere, uluslararası ekonomik kuruluşlar tarafından yapılan analizler, 2020'de, küresel pandemi nedeniyle yüzde 10,1 daralmış olan ve 17 trilyon dolar civarına çekilmiş olan küresel ticaretin, 2021'de önemli bir sıçrama göstererek, yüzde 22'i artışla 20,7 trilyon dolar düzeyinde kapatacağını gösteriyor. Türkiye'nin yeni bir Cumhuriyet tarihi rekoru olarak 2021'i 225 milyar dolar civarında bir ihracat hacmiyle kapatması halinde ise, yine Cumhuriyet tarihinde ilk kez küresel ticaretteki payımızı da, gelen 2022 ve ötesine yönelik uzun vadeli siparişler bu durumun kalıcı olacağını da gösteriyor, yüzde 1,1'in üzerine taşıyacağımızı gösteriyor.
Bu durumda, eğer uluslararası ekonomik kuruluşların 2022 yılı küresel ticaret hacmi öngörüleri olan 22 trilyon dolarlık hacim de gerçekleşir ise, şimdiden 2022 yılı sonu için Türkiye Ekonomisi'nin 240 milyar dolarla yeni bir Cumhuriyet tarihi rekoru kıracağını belirtebiliriz. Bu rekorların en önemli gerekçelerinden birisini de, dünyanın önde gelen imalat sanayi şirketlerinin, imalat sanayindeki üreticilerin Asya ve Çin'e bağımlı tedarik zinciri politikalarından duydukları pişmanlık ve yoğun bir tempoyla küresel tedarik zincirinde tedarikçi ülke sayısını artırmaya yönelik çabalar oluşturuyor. Hatırlanacak olur ise, DTÖ'nün bir ay önce yayınlanmış olan 'Küresel Ticaret 2021' Raporu'nda öne çıkarılan başlıkladan birisi 'reshoring' kavramıydı. Anlamı, yurt dışından, daha doğru bir deyişle hayli uzak noktalarından hammadde, ara mamul ve/veya nihai mamul tedarik eden bir ülkenin, bu tercihini ağırlıklı olarak ülke içerisinden ve/ veya yakın coğrafyadan tedarik etme yoğunlaşmasıydı.
DTÖ'nün raporu, bilhassa 'Kovid-19' küresel virüs salgını ile birlikte, hem ABD, hem de AB'nin Asya'ya bağımlı bir küresel tedarik zincirinden, yakın coğrafyaya dayalı yeni bir kaynak tedariki modeline yöneldiklerine işaret ediyor. İmalatın ve ticaretin yakın coğrafyaya yoğunlaşması. Bu durum, önümüzdeki dönem için Türkiye'yi küresel tedarik zincirinde en vazgeçilmez 'güvenilir liman tedarikçi ülke' konumuna hızla taşımakta. İşte bu noktada, 2030'a geldiğimizde, Türkiye'nin artık 'cari işlemler fazlası' veren bir ekonomiye dönüşmesi de, önümüzdeki 10 yılda nitelikli, özel ihtisasa mahsus organize sanayi bölgelerinde yüksek katma değere odaklı yatırımlarını hızlandırmasıyla mümkün olacak.
Türkiye'nin yüksek katma değer sağlayacak savunma, enerji, tıp, ulaştırma ve altyapı, havacılık ve uzay endüstrisi alanları için, hammadde, ara mamul, nadir metaller ve yarı iletkenler, yeni nesil enerji yakıtları ve piller için, kilit konumdaki imalat sanayi alt sektörlerinde kendi kendine yeter hale gelen bir ülke olması en temel hedef olarak öne çıkıyor. Alman Otomotiv Araştırma Merkezi'nin (CAR) son araştırma raporu, 2021 sonuna kadar Almanya'da, çip krizi nedeniyle, otomobil üretim sayısının 2 milyon 850 bin adette kalacağını; söz konusu üretimin, 2017 yılı üretimiyle kıyaslandığında, yüzde 50 düşüş anlamına geldiğini gösteriyor. Bu nedenle, Türkiye'nin en önemli ihracat pazarı olan Avrupa Ülkeleri açısından, 'reshoring', tedariki yakın coğrafyalardan temin etmek önümüzdeki en az 5 yılın en kritik stratejisi olacak.