'Kovid-19' küresel virüs salgını, insanoğluna ve dünya ekonomisine yaşattığı bunca zorluk ve 'meydan okuma' nedeniyle şüphesiz asla unutulmayacak. Bununla birlikte, küresel pandemiyle mücadelenin yol haritası belirginleşene kadar, bilhassa aşı konusu küresel ölçekte netlik kazanana kadar etkin bir şekilde uygulanmış olan 'karantina' ve 'kapanma' süreci, 'yerleşik ekonomik düzen'in köklü bir şekilde sorgulanmasına da vesile oldu. Bu sorgulamaların önemli bir boyutunu ise 'kapitailzm'in mevcut versiyonunun 'mekanik', 'insancıllıktan uzak', 'aşırı endüstrileşmiş' yönü oluşturmakta.
Bu nedenle, dünya ekonomisinin ve küresel ticaretin her ne kadar küresel pandeminin ana ve artçı etkilerinden kurtulmak adına verdiği mücadele doğal olarak ön planda olsa da, dünyanın önde gelen uluslararası ekonomik kuruşları, düşünce kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları 'toplum öncelikli' bir yaklaşıma, ekonomik paydaşlar arası 'adalet'e, 'teknolojik dönüşüm'ün paylaşımına ve 'yeşil devrim'e dayalı yeni bir kapitalizm versiyonu üzerine ciddi manada zihin yormaktalar. 'Yeni' kapitalizm, bu yönüyle, neo-liberal ortodoks anlayışı, 'toplumu önceliklendirmeyen' ekonomi politikalarını bütünüyle geride bırakacak yepyeni bir 'değer üretimi' sürecine; insanların yaşam kalitesini önceliklendiren 'yenilikçi' bir tasarım sürecine işaret ediyor.
Yeni kapitalizm arayışı, salt, 1820 ile 1929 arası ilk, 1980 ile 2008 arası ikinci versiyonu yaşanmış olan versiyonlarının çıkış noktası olan Atlantik kuşağındaki ekonomilerin değil; bundan da öteye, Latin Amerika'dan Afrika ve Asya'ya uzanan 'yükselen ekonomiler'in de ciddi manada sahiplendiği ve üstüne kafa yorduğu bir konu. 21. Yüzyıl'a damgasını vurması arzu edilen kapitalizmin 'kapsayıcılığı', 'sürdürülebilirliği' önceliklendirmesi gerekmekte. Katma değeri üreten ekonomi paydaşları arasında gelir dağılımı adaletsizliğini görmezden gelen bir kapitalizm, artık ülke ekonomileri açısından daha büyük bir felaketin habercisi olacak. Bu nedenle, Afrika başta olmak üzere, yeni yükselen ekonomiler artık kendileriyle 'kazan-kazan' ilkesine dayalı yeni ortaklar, yeni stratejik işbirlikleri arıyorlar.
Alanındaki önemli iktisatçılar, bu yeni kapitalizm anlayışını 'Bilinçli Kapitalizm' (conscious capitalism) olarak da tanımlamaktalar. Bunun anlamı, dünya ekonomisinin önde gelen ekonomilerinin, yeni yükselen ekonomilere yönelik daha fazla 'empati' kurmaları anlamına geliyor. Aynı durum, kendi firmasının, fabrikasının çalışanlarıyla daha fazla 'empati' kuran yöneticiler için de geçerli. 'Bilinçli kapitalizm' endüstrileşmeyi 'sıfır atık', 'yeşil enerji' ve adil gelir dağılımına dayalı yeni bir platforma oturtmayı önceliklendiriyor. 'İstihdamı önceliklendiren' bir 'yeni kapitalizm'den söz ediyoruz.
Bu nedenle, 2021 Nobel Ekonomi Ödülü'nün David Card, Joshua Angrist ve Guido Imbens'e verilmesi kimseyi şaşırtmamalı. Çünkü, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi'nin değerlendirme jürisi bu 3 önemli isme ödülü emek piyasasına ilişkin yeni anlayışlar gelişmesini sağladıkları, neden sonuç ilişkisi açısından doğal deneylerden ne gibi sonuçlar çıkarılabileceğini gösterdikleri ve yaklaşımlarının, diğer alanlara da yayılması ve ampirik araştırmayı kökten değiştirmesi nedeniyle verildi. 'Bilinçli Kapitalizm' kavramı önümüzdeki dönemde daha fazla karşımıza çıkacak.