Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) çatısı altında, 2006'da 43 üye ülkeyle kurulmuş olan Uluslararası Ulaştırma Forumu (ITF), bugün 63 üye ülke ile, küresel ölçekte tüm ulaştırma modlarını bünyesinde barındıran tek uluslararası kuruluş. ITF'in gündemindeki önemli konular ve uluslararası taşımacılık alanında yürütülen önemli çalışmalar adına, geçtiğimiz çarşamba günü gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısı, bilhassa uluslararası taşımacılık alanındaki 5 önemli 'trend'in konuşulması adına önemliydi: Mobilite, Dijitalleşme, Dekarbonizasyon, Erişebilirlik, Ulaşımda yüksek emniyet ve güvenlik, evrensel düzeyde ulaşılabilirlik.
Evrensel düzeyde ulaşılabilirlik, kabul edilmiş standartta ulaştırma hizmetlerine dünya vatandaşlarının, ister şehirlerde, ister kırsal kesimde, din, dıl, ırk ve çinsiyet ayrımı olmaksızın ulaşabilmeleri anlamına geliyor. Bir başka açıdan, 'ulaştırma hizmetlerinin demokratikleştirilmesi' dahi denebilir. Türkiye, bu anlamda, pozitif düzeyde 'adil ulaşım altyapısı' kurabilmiş,,dünyada belirli sayıda ülkeler arasında önemli bir önceliğe sahip. Çeşitli kıtalarda ve/veya ülkelerde, bir Türk vatandaşı açısından fark edilmesi veya anlaşılması hayli zor, 21. Yüzyıl'da dahi 'eşitsizlikler'in hala hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Bir insan olarak ulaştırma hizmetlerinin 'içine dahil olma' (universal access, inclusion and assess for accessibilty) ile, erişebilirlik (connectivity) kavramlarını bu anlamda birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Erişebilirlik, bir ülkenin küresel, bölgesel ve yerel ölçekte her şehrini, her yerleşim bölgesini tüm ulaştırma modları ile, yani karayolu, denizyolu (nehir, deniz ve okyanus), havayolu, demiryolu erişebilir kılması; gerek ticaret açısından, gerekse de ekonomi- politik açıdan ülkenin önemli bir rekabet becerisine sahip olmasına imkan sağlayan bir ulaştırma altyapısını tanımlıyor. Bu alanda, ulaştırma modları arasında güçlü bir ağ yapısı (network) oluşturmuş Türkiye gibi ülkeler, aynı zamanda şehirlerin ve ülkenin yüksek katma değerle üretim ve ihracat yapabilmesi adına, ekonomiye 'mobilite' kazandırmış oluyorlar.
'Mobilite' aynı zamanda, her türlü 'akıllı' ulaşım aracıyla, yani navigasyon becerisi kazandırılmış scooterlar, elektrikli bisikletler, elektrikli otomobiller ile, şehir yaşamında bir noktadan diğer noktaya ulaşımı ucuz ve seri hale getirmek anlamına da gelmekte. Bu nedenle, dünyanın önde gelen şehirlerinde 'paylaşım ekonomisi'nin bir parçası olarak, bu tür 'akıllı' ulaşım araçlarının yaygın kullanımına yönelik ara vermeksizin yeni projeler ve yeni planlamalar yürütülüyor. Bu süreç, 'mobilite' ile birlikte, 'zincirleme erişebilirlik' (enchaining connectivity) ve erişebilirliği arttırma (enhancing connectivity) anlamına da gelmekte.
Ulaştırmada yüksek emniyet ve güvenlik, başta 'Kovid-19', her türlü küresel kriz ve riske karşı ulaştırma alanında 'sürdürülebilirlik' adına yüksek düzeyde standartları belirlemeyi ifade ediyor. Bu konuyu yazmaya kalksak, sayfalar yetmez. Bu nedenle, 5. bir trend olarak 'dekarbonizasyon' meselesinin de çok önemli olduğunu vurgulamam lazım. Küresel karbon emisyonunun tek başına yüzde 20'sinden sorumlu olan ulaştırma sektöründe, yeni motor, yeni araç, yeni yakıt teknolojileri ülkeler arasında kıyasıya rekabetin en önemli gündem maddesi olmayı sürdürecek. 12. Milli Ulaştırma ve Haberleşme Şurası bu anlamda ana teması ve içeriğiyle çok ses getirecek.