Bir ülkenin Milli Egemenliği, Tam Bağımsız bir Milli Ekonomi, Milli Diplomasi, Milli Eğitim ve Milli Savunması adına en kritik önemdeki başlıklardan birisi 'Devlet Kapasitesi'dir. Devlet Kapasitesi, bir ülkenin dünyada eşi az rastlanır mega alt ve üst yapı projelerine imza atması demektir; dünyanın dört bir yanında, iddialı ülkeleri de geride bırakarak, 248 diplomatik misyon ile küresel ölçekte ilk 5'de yer almaktır. 18 milyona dayanmış ilk ve orta öğretim öğrencisi, 8 milyonu geçen yükseköğretim öğrencisi demektir. Türkiye sathına yayılmış, uluslararası ölçekte araştırma ve yayın gerçekleştiren 203 üniversite demektir. Ülke içinde 'tam güvenlik', ülke sınırları dışında önünde durulması mümkün olmayan 'caydırıcılık' demektir. Küresel güvenlik konseptlerini sil başkan tekrar yazdıran İHA ve SİHA'lar demektir.
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde 'acziyet' içinde, 'nerede olduğu' sorgulanan bir devletten; bugün doğal afetlerde, 'Kovid-19'la ulusal ve uluslararası mücadelede, her alanda, devasal bir saha kabiliyeti ile operasyon yürüten; dünyanın neresinde olursa olsun, tüm vatandaşlarına her türlü imkanlarla ulaşan, onları kurtaran, onları tedavi eden, devletin 'baba şefkati'nin on binlerce kilometre uzağa dahi yetiştirebilmek demektir. Buna göre, yetkin ve etkin kadrolar yetiştirebilmek demektir. Çelik gibi bir imana sahip olmak demektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, Türkiye son 19 yılda 'Devlet Kapasitesi' adına adeta 'yeniden tarih yazdığı' bir başarılı sürece imza attı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu alandaki imkan ve kabiliyetleri daha da taçlandıran, daha da tahkim eden, daha da perçinleyen büyük bir atılım sürecinin de 'milad'ı oldu.
Bu nedenle, ekonomi, hukuk, siyaset ve diplomasi alanındaki 'yeni nesil reformlar'ın özü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, Türkiye'yi tam bağımsız bir oyun kurucu ülke olarak, Avrasya'nın en güçlü ve en vazgeçilmez ülkesi yapacak bir 'yükseliş' sürecinin daha da ivme kazanacağı; Afrika'daki, Orta Asya'daki, Balkanlar'daki, Kafkasya'daki, Orta Doğu'daki tüm kardeşlerimizin, tüm dost ve müttefik ülkelerin büyük bir heyecanla, gıptayla takip ettikleri,Türkiye'nin 'Devlet Kapasitesi'nin tüm Avrasya için, Afrika için 'kapsayıcı kalkınma'ya öncü, yol gösterici, çözüm üretici bir 'kaldıraç'a dönüştüğü süreçtir. O halde, yeni nesil ekonomik reformların özünün de, Türkiye'nin 'Devlet Kapasitesi'ne dayalı imkan ve kabiliyetlerini güçlendirecek yönde şekillenmesi gerekir.
'Kovid-19' küresel virüs salgını ve sebep olduğu ekonomik, insanı ve tıbbi travmalarla mücadele, ülkeler açısından 'Devlet Kapasitesi'nin ne kadar 'paha biçilmez' olduğunu bir kez daha gösterdi. Daha yüksek katma değerli üretim ve ihracat; daha fazla yüksek teknoloji üretme kapasitesi, Türkiye'nin 'Devlet Kapasitesi'nin özel sektöre ve kamuya sağlayacağı mali imkanlarla da doğrudan bağlantılı. 'Kovid-19'un yaralarını sarmak adına, önümüzdeki 1,5-2 yıllık zorlu süreç, Devlet Kapasitesi'nin tüm imkanlarının üretken, verimli ve israfı önleyecek kural ve yöntemlerle reel sektörün desteğine sunulmasını gerektiriyor. Türkiye, hiç şüphesiz ki, son 19 yıllık başarısı ve azmiyle, bu sürecin içinde de başarıyla çıkmasını bilecektir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz