'Soğuk Savaş' döneminin kendine özgü kurgusunda, hesapta 'Batı' ile 'Doğu' Bloku arasında 3. bir 'Dünya Savaşı' çıkacağına dair tevatür, iddia ve senaryolar havada uçuşsa da, esasen 'İki Kutuplu Dünya' modelinde her şey daha 'belirgin'di. 1990'larla birlikte, 'Berlin Duvarı' ve 'Doğu Bloku' yıkıldıktan sonra, ABD'nin güdümündeki 'Tek Kutuplu Dünya'da sanki her şey 'daha da belirgin' olacak zannedilirken, uluslararası terör ve suç örgütlerinin güçlerini katlamasıyla, bu illegal örgütler üzerinden yürütülen 'vesayet savaşları'nın tüm dünyayı ateşe vermesiyle, kendimizi 'asimetrik tehditler ve belirsizlikler' dönemi içerisinde bulduk.
11 Eylül 2001'de ABD'nin maruz kaldığı terör saldırısı ve sonrasındaki Afganistan ile Irak operasyonlarıyla, bu operasyonların sebep olduğu kamu otoritesi boşluğu ve parçalanmayla, Afrika, Orta Doğu, Orta Asya çok daha ağır bir 'kaotik belirsizlik süreci'ne sürüklendi. Yetmezmiş gibi, ABD Kongresi'nin 90'lı yılların sonlarında gevşettiği bankacılık ve finans düzenlemelerinin 'kaçınılmaz' bir sonucu olarak, 2008 küresel finans krizi ile karşılaştık. Bu kriz, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere finans sisteminde 'kaynak arz ve talep dengesi'ne yönelik, uluslararası derecelendirme sistemine yönelik bir dizi 'erozyon'u ve 'güvensizlik sorunu'nu da beraberinde getirdi.
Şimdi, arkama yaslanıp, Asya Krizi'nden bu yana, son 23 yılda yaşanan bunca ekonomi- politik travmayı, küresel parasal sistemdeki 'yüksek hız'daki devinimi, finansal sistemdeki 'aşırı entegrasyonu', 'dayatılmış' 'amorf' bir küreselleşme sürecini ve tüm sistemde sebep olduğu tahribatı düşünüyorum. 'Modern Para Teorisi'ne dayalı; 'parasal aktarım mekanizmaları', 'rezerv para', 'likidite', 'para politikası araçlarının esnekliği', 'Miktar Teorisi' bazlı kapsamlı tartışmalara göz gezdiriyorum. Bu tablonun üzerine, bir de 2020'de tüm dünyayı vurmuş olan 'küresel virüs salgını'nın sebep olduğu daha da ağırlaşmış 'belirsizliği' ekleyin.
Ülkelerin ekonomi yönetimlerinin bütünü, önde gelen merkez bankaları, bu derinleşen 'Belirsizlik Çağı'nı 'ortodoks', yani klasikleşmiş, ezberlenmiş, rutinleşmiş ekonomik yaklaşımlarla atlatamayacaklarının, çözüm üretemeyeceklerinin farkındalar. Bu dönem 'heterodoks', 'alışılmışın ötesine geçecek' tedbirlerin, politika araçlarının, stratejilerin uygulanması gereken bir dönem. Bu nedenle, merkez bankaları her türlü imkanı, yaklaşımı seferber etmiş durumdalar. Bu küresel tablonun bütününün Türkiye için de geçerli olduğu gerçeğinden hareketle, 'ortodoks', 'ezberlenmiş' çözüm, metot ve yaklaşımların artık terk edilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Ekonomi yönetiminin büyüme, istihdam, ihracat, fiyat istikrarı ve finansal istikrara yönelik her türlü para ve maliye politikası aracını, her türlü 'direkt kontrol politikası' aracını 'akümüle' ettiği bir süreçte, 'Belirsizlik Çağı'nı görmezden gelerek eleştirmek yerine, 'heterodoks', alışılmışın dışında çözümlere odaklanmamız gereken bir dönemdeyiz. 'Kurumların itibarı' değil, esas biz 'iktisatçıların itibarı' tehlikede.