Dün, bu satırları kaleme aldığımız dakikalar itibariyle, Kovid-19 virüsüne yakalanan insan sayısı küresel ölçekte 95 bini geçmiş ve ne yazık ki yaşamını yitiren hasta sayısı da 3 bin 286'ya ulaşmıştı. Çin'de 3 bin 13, İtalya'da 107, İran'da 92 kişinin yaşamını yitirmesi, en yüksek kayıpları yaşayan ülkeler olarak kayıtlara geçti. Söz konusu kayıpların bu kadar farklı coğrafyalarda yaşanması, küresel havayolu taşımacılığı endüstrisini de, oteller, turizm acenteleri başta olmak üzere, yoğun iptallerin getirdiği kayıplardan dolayı küresel seyahat endüstrisini de vurmuş durumda.
Anlaşılan, 'koronavirüs' krizinin dünya ekonomisi ve küresel ticaret üzerindeki olası olumsuz etkileri oldukça sıkıntılı senaryolarla ele alındığından olsa gerek, geçtiğimiz salı günü G7 ülkeleri hazine bakanları ve merkez bankası başkanlarının Türkiye ile saat 15'de gerçekleştirdikleri telekonferans sonrasında, aynı gün, son 20 yıldır 3. kez ABD Merkez Bankası'ndan sürpriz bir 'olağanüstü' toplantı ve 50 baz puanlık faiz indirimi kararı geldi. Esasen, aynı günün sabahında, saat farkı nedeniyle, Avustralya MB'ndan gelen faiz indirimi kararı zaten sinyaldi. Bunu, çarşamba günü Kanada MB'nın faiz indirim kararı takip etti ki, yine bu satırları yazdığımız zaman diliminde, İngiltere MB'nın da faiz indirimi yönünde adım atacağı konuşuluyordu.
G7'lerin 1970'lerden bu yana küresel ekonomi yönetimindeki 'kale'leri konumunda olan Dünya Bankası'nın, G7 telekonferansının ve FED'in faiz indirim kararını aldığı günün akşamında 12 milyar dolar, IMF'in ise 50 milyar dolarlık 'koronavirüsle mücadele' amaçlı finans paketleri açıklamaları şaşırtıcı olmamalı.
Atılan seri adımlar, 2008 küresel finans krizinde benzer adımları atmaları beklenen Dünya Bankası, IMF ve önde gelen küresel merkez bankalarının 'çok geç' davranmalarının sebep olduğu 'ağır küresel fatura'dan gereken dersin çıkarıldığını gösteriyor.
Ancak, son 12 yılda, merkez bankaların teknik kontrolünde olan para politikası tedbirlerinin giderek küresel ekonomi-politik sistemdeki krizlere 'çözüm olmak' noktasında artık 'çok zayıf' etkisi olduğu da tartışılıyor.
Bu nedenle, 'Kovid- 19 Virüsü Krizi'nin, Çin'den başlayarak, dünya ekonomisinde sebep olduğu hammadde, ara mamul ve nihai mamul boyutundaki 'küresel arz şoku', yetmezmiş gibi, dünya vatandaşlarının kapıldıkları 'korku salgını'nın tetiklediği 'mobilite kaybı' nedeniyle, bir 'küresel talep şoku'na da dönüşme eğilimi gösteriyor.
Dünya merkez bankalarının ilk etapta faiz indirimi ve parasal genişleme adımları, kısa ve orta vadede kamu maliyesi politikalarıyla; vergi indirimleri, vergi taksitlendirmeleri ve kamu alt yapı ve tüketim harcamalarıyla desteklenmez ise, virüs krizinin etkileri yılın ikinci yarısına da sarkabilir.