Ekonomi ve ticaret, değerlendirme yapmanızın, yorumda bulunmanızın zaman zaman zorlaştığı bir alan. Ekonomi alanındaki akademisyenler olarak, 'zaman serisi' analizlerimizde önemli bir yer tutar. Ülke ve dünya ekonomisine yönelik analizlerimizi 5, 10, hatta 25 yıllık 'zaman serisi'ne bakarak ortaya koyar; önceki döneme yönelik karşılaştırmalar yaparız. Son 2 yılla karşılaştırıldığında, kontrolden çıkma izlenimi veren bir enflasyon trendi, yükselen faizler, negatif büyüme süreci, aşırı dalgalanan kur ve jeopolitik gelişmelerin tetiklediği siyasi gerginliklerin beslediği 'aşırı belirsizlik' ortamı, 2018'in Ocak- Mart döneminde 100 puan civarındaki 'genel gidişat'ı, 2018'in Eylül ayında 55.6'ya kadar getirmişti.
100 puan ve üzerinde olması gereken 'reel sektörün ekonominin genel gidişatına yönelik algısı' yarı yarıya erimişti. Sonrasındaki toparlanmayla, 100 puana doğru kimi aylarda yaklaşsa da, belirli bir moralsizliğin göstergesi olarak, 'genel gidişat' 100 puanı geçemediği gibi, geçen yılın mayıs ayında 78.3 puana kadar gerilediğine şahit olduk. Reel sektörün ekonominin genel gidişatına yönelik algısı, 2020 yılının ilk ayında 108.5 puana yükseldi. Bu algı, 2017 yılı Haziran ayından bu yana en yüksek algı olması bir yana, 2013 yılının Ocak ayından bu yana, ocak aylarında tek 100 puanın üzerine çıkmış algı. Üstelik, 2013 yılı Ocak ayının da üstünde.
Anlamı şu; döviz kurları anlamlı bir istikrar kazandı, dalgalanma neredeyse 6 aydır yok. Sanayide üretim ve GSYH büyümesi yeniden pozitif büyüme trendine girdi. Enflasyon aşağı yönde önemli bir düzeltme yaptı ve yapısal tedbirlerle, enflasyonda '2. faz' gerilemeyi bu yıl yakından izleyeceğiz.
Dünya ekonomisi ve küresel ticaretteki belirsizlik ve sıkıntılara rağmen, ihracatımız rekor kırmaya devam ediyor. İmalat sanayi, gelecek 3 aydaki ihracat siparişlerinden ve gelecek 3 aydaki üretimden pozitif beklenti içerisinde. Türkiye'nin makro ekonomik dengelerindeki iyileşme ve belirsizlerdeki azalma, genel gidişattan memnuniyetini arttırıyor.
Bu nedenle, istihdamını koruma eğilimi de hayli güçlü. Bu durum, işsizlikle mücadele açısından memnuniyet verici. Bununla birlikte, bilhassa iç piyasadan fabrikaya gelen siparişten memnun değil. İç piyasadaki toparlanmaya yönelik beklentiler halen yüksek. Tüketici güveni yukarı yönde hareketlenmiş olsa da, bölgesel ve küresel jeopolitik gerginliklerden ve yüksek enflasyonun sebep olduğu negatif algıdan tüketicinin sıyrılması zaman alıyor. Bu nedenle, iç talepteki canlanma, yurtiçi piyasadan gelecek olan sipariş, reel sektörün genel gidişata yönelik algısını daha da arttıracak.
Bu durum, bankalara reel sektöre yönelik finansman imkânları ve bilhassa kapasite artırımı ve yeni fabrika yatırımlarının orta ve uzun vadeli finansmanında önemli görevler yüklüyor. 'Plaza bankacılığı'nın aşırı odaklandığı 'tüketici kredileri'nin ötesinde, 'saha bankacılığı'nın gerektirdiği 'yatırım finansmanı'na yönelik bir anlayış değişikliğini gerektiriyor. Ekonomi yönetimi, 'dengeleme-disiplin' döneminde, 1.5 yıldan elde edilen başarıyı, ekonomide 'zihinsel dönüşüm'le, yapısal reformlarla kalıcı bir başarıya taşımak için gereken adımları atarken, bankacılık sektörünün de aynı 'zihinsel dönüşüm'ü gerçekleştirmesi, reel sektör için 'tarihi' bir fırsatı değerlendirme fırsatı verecektir.