Avustralya'da 10 milyon futbol sahası büyüklüğünde alanı kaplayan ve kıta tarihinin en ürkütücü doğal afeti konumundaki 'mega yangın' felaketi, küresel iklim değişikliği başta olmak üzere, yeryüzünün maruz kaldığı tüm doğal afetlere karşı en iddialı ülkelerin dahi 'kriz yönetimi'nde başarısız kaldıklarını gösterdi. Önümüzdeki dönem, sadece bölgesel ve küresel jeostratejik veya ekonomi-politik gerginliklere yönelik değil, çevre ve doğal ekosisteme yönelik pek çok 'mega afet' için de ülkelerin 'kriz yönetimi' açısından pek çok hazırlık, pek çok senaryo, tedbir, çözüm yolları üzerinde çalışmaları gerektiğine işaret ediyor.
11,8 milyon hektar alanının yok olmasına sebep olan 'mega yangın', Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın (WWF) son raporu, Avustralya'da 1 milyar 250 milyon hayatını kaybetmiş olabileceğine işaret etmekte. Yangının su kaynaklarını daha da kıymetli hale getirmesinin insanlık trajedisi açısından en kabul edilemez noktası ise, yetkililerin on binlerce deve ve atın 'katliam' kararını almalarıydı. Şu ana kadar, 30'a yakın insanın yaşamını yitirmesine, 250 binin üzerinde insanın ise evini terk etmesine sebep olan 'mega yangın'ın zarar bilançosunun 500 milyon doları aştığı hesaplanıyor.
Avustralya Başbakanı Morrison, 'mega yangın' felaketini çok geç ciddiye almış olması, küresel iklim değişikliğine ülkesindeki 'fosil yakıt' lobisi nedeniyle uzak durması, orduyu çok geç yardıma çağırması ve bunu yaparken de ülke genelindeki itfaiye teşkilatıyla koordineli bir çalışmayı da organize edememesi nedeniyle, 'kriz yönetimi' noktasında büyük bir başarısızlığa imza atmış olması nedeniyle ağır eleştiriliyor. 'Kriz yönetimi' skandalının son halkası ise, on binlerce deve ve atın 'su tüketiyor' olmaları nedeniyle katledilmeleri emri oldu.
Bir başka endişe kaynağı ise, yangınların yağmur ve okaliptüs ormanlarında da etkili olmaya başlaması. Daha önce, Avustralya'da bu ormanlarda yangın görülmemişti. Uzmanlar, zaman zaman alevlerin 70 metre yükseğe kadar çıktığı 'mega yangı'nın korlarının rüzgarın etkisiyle 10 kilometre kadar uzağa taşınması ve alevlerin görülmedik hızla ilerlemesi nedeniyle artık hiçbir yerin güvende olmadığına dikkat çekiyorlar. Bu tablo, çöl ile okyanus arasındaki ağır yangın tahribatı nedeniyle Avustralya'da tarımsal üretimi de ağır bir tehditle de karşı karşıya bırakmış durumda.
Bu 'mega yangın'dan çıkarılacak dersler, ülkelerin temiz su kaynaklarını koruyacak ve geliştirecek çok daha etkili, yoğun tedbirler almaları ve tarıma elverişli toprakların geliştirilmesi. Bu konuda yasal koruyucu düzenlemelerin daha da ağır hale getirilmesi önemli. Bunun yanı sıra, 'fosil yakıt' lobilerine asla fırsat verilmemesi ve hidro, rüzgar, güneş ve jeotermal gibi havaya minimum karbon salan 'yenilenebilir eneji' imkanlarına ve teknolojilerine ciddi bir ağırlık ve destek verilmesi. Türkiye, sınırlarını, güvenliğini, ekonomisini ve doğasını korumaya yönelik önemli 'kriz yönetimi' başarıları ortaya koydu. Şimdi, çevre adına daha da tehlikeli olabilecek yeni 'krizler' için daha kapsamlı hazırlıklar yapmamızın vaktidir.