Suudi Arabistan'ın 190 milyar doları aşan petrol ve doğal gaz ihracatı, ülkenin 2018 yılında gerçekleştirdiği 295 milyar dolarlık ihracatın yüzde 65'i.
Bu nedenle, ihracatının önemli bir bölümü petrol ve doğal gazdan oluşup oluşmayan ülkelere baktığınızda, dünyada en yüksek ihracat hacmine sahip ilk 30 ülke arasında bu derece yüksek petrol ve doğal gaz bağımlılığı olan tek ülke Suudi Arabistan. En yüksek ihracatı gerçekleştiren ilk 30 ülkenin ihracatlarında yüksek oranda petrol ve doğal gaz bağımlılığı dikkate alındığında, bir tek Suudi Arabistan listeden düşülebilir; bu durumda da Türkiye'nin hayli çeşitlendirilmiş mal ihracatından oluşan toplam ihracatı 31. sıradan 30. sıraya yükseliyor.
Küresel sıralamada 2. sırada yer alan ABD'nin 1 trilyon 665 milyar dolarlık ihracatında petrol ve doğal gaz ihracatı 80 milyar dolar. 12. sırada yer alan Kanada'nın 451 milyar dolarlık ihracatı içinde petrol ve doğal gaz ihracatı yine ABD gibi 80 milyar dolara yakın. 449 milyar dolarlık toplam ihracatı ile 14. sırada yer alan Rusya'nın toplam enerji ihracatı 140 milyar dolara yakın. 19. sıradaki Birleşik Arap Emirlikleri'nin 317 milyar dolarlık ihracatının sadece 60 milyar doları enerji ihracatı.
569 milyar dolarla 7. sırada yer alan Hong Kong ve 412 milyar dolarla 15. sırada yer alan Singapur ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin yüzölçümü ve nüfusları dikkate alındığında, bu ülkelerin 'transit ticaret'ten ne kadar ciddi bir ihracat gelirine imza attıkları anlaşılıyor. Bu nedenle, TİM Başkanı İsmail Gülle'nin 1 Temmuz 2018'de görevi üstlendiğinden beri üzerinde hassasiyetle durduğu konulardan birisi Türkiye'nin 'transit ticaret'te de iddiasını artıran ve transit ticareti tam anlamıyla kayda alan bir ülke olması.
Türkiye'nin 170 milyar dolar hacimle 31. sırada yer aldığı küresel ihracat sıralamasında, Suudi Arabistan hariç, 30 ülke anlamlı ölçüde ihracat ürün çeşitliliği olan; bu nedenle, 'küresel rekabet' giderek zorlaşırken, 'ticaret savaşları' her geçen gün daha da sertleşirken, paralarının değer kazanmasından hiç haz etmeyecek ülkeler.
Nitekim, yaz başından bu yana, küresel ihracatta iddiası olan ilk 30 ülkenin çok büyük bir bölümünde merkez bankaları, faiz indirerek, ülke paralarının değer kazanmasını önleyici tedbirlere ağırlık vermiş durumdalar.
Bu nedenle, sonbaharla birlikte 'kur savaşları'nın da hız kazanacağı bir döneme giriyoruz. Ve, bu durum, başta ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) olmak üzere, G-20 ülkelerinin merkez bankaları üzerinde 'faiz indirme' baskısını arttıracak. Türk ihracatçısının bu meşakkatli ticaret savaşında elinin güçlü olması adına, TL'nin 'değerli' olmasına sebep olacak tercihlerden uzak duralım; 2004-2008 dönemindeki hatayı tekrarlamayalım.