Pazartesi günü yayınladığım yazıda 'bildiğimiz dünyanın sonunu' yaşadık ama bilmediğimiz dünyanın içindeyiz dedim. Evet, bilmediğimiz, tanımadığımız bir dünya var.
***
Özellikle
antropolojiyle uğraşanlar bilir. '
Eşik kuramı' diye çevirmeyi tercih ettiğim ve önce
Gennep'in oluşturduğu, sonra
Turner'ın geliştirdiği '
liminalite' kuramı tam da bu durumu anlatmak için kullanılır. Bağlamları farklıdır antropologlar
ritüellerden söz etmektedirler fakat durumun gerçeği değişmez: belli bir bölüm
tamamlanmıştır, ikinci bölüm
başlamamıştır. Herkes ve her şey o '
ara yerde'dir.
Buna
Gramsci, çok yazdık, çok söyledik, '
eski öldü, yeni henüz doğmadı' diyordu. Bu çok alıntılanan
'
Hapishane Defterleri'nden yapılan bu
alıntının devamı hep yanlış ifade edilir. Ben
doğrusunu yazayım: '
bu geçiş döneminde (interregum) birçok ölümcül semptom ortaya çıkar' ('a great variety of morbid
symptoms appear').
Türkiye'nin
içinde yaşadığı dönemin bu tanıma
uygunluğunu bir yana bırakalım.
Dünya, diyorum,
1980'lerden beri, olmadı,
11 Eylül'den bu yana tam da böyle bir düzen içinde:
eski öldü, yeni doğmadı ve
ölümcül semptomların sayısız çeşidini görüyoruz etrafta.
***
Cumartesi günü patlayan ve
44 canı yüreğimizi yakarak aramızdan alan bombayı
böyle açıklıyorum:
sayısız ölümcül semptomdan birisi, birincisi, en acımasız, katı,
insafsız olanı.
Böylesine
kanlı bir terör eyleminden sonra insanlar
farklı tepkiler bekliyor. O tepkiler
de gösteriliyor. Gene
ölüm kokan ve
savaş haykırışları içeren o tepkilere elbette
katılmıyorum. Anlasam da katılmıyorum. Anladığım için büsbütün katılmıyorum.
***
Bu durumda işte şu başvurduğum
teori ve felsefe geliyor. Biliyorum, insanlar teorinin
bambaşka bir düzlem olduğunu sanırlar. Yanlış bir sanı. Gerçekten, uygulamadan,
praksis ve
poiesis'ten, yani
yapıp etmekten tümüyle bağımsız bir teorik düzlem de düzey de yoktur. Zaten
kuram ancak
somut gerçeğin olduğu yerde meydana gelir.
Tahayyül ise ancak
bildiklerimizle sınırlıdır. Bildiğimizin ötesinde bir şey tahayyül edemeyiz.
Eğer '
gerçek sonrası' (post-truth), bugünkü dünyada, 2016'da en
çok kullanılan sözcük olmuşsa bu bir tesadüf değildir. Herkes kendi meşrebince yorumlar, haklıdır, ben de işte şöyle yorumluyorum:
gerçek sonrası demek, içinde yaşadığımız şartlarda,
bilemediğimiz bir dünyadayız demektir. O dünyanın
içinde bulunduğumuzu bize anlatır, '
gerçek sonrası' kavramı. Sonunda gerçeğin
somut ama aynı zamanda
göreceli bir şey olduğunu düşünelim. Demek ki, şimdi, tüm
somutlukların ve hatta
göreceliliklerin dışında bir alanda bulunuyoruz.
***
Terör, çok
belirgin nedenleri varsa da, mevcut ve bahsettiğim durumun bir sonucu. Ama terörün unuttuğu çok önemli bir gerçek var: her terör eylemi,
geçmişe dönüktür maksat olarak. Yani, terör
geçmişin düzenine dönmek,
mevcut pozisyonları sabitlemek için gerçekleştirilir.
Halbuki bu
yanlıştır, tepeden tırnağa yanlıştır, çünkü her terör eylemi o
pozisyonların yitirilmesine ve
yeni bir düzene geçilmesine kapı aralar. Bu
terörün iç çelişkisidir. Herkes terörle bulunduğu yeri yitirmiş, başka bir noktaya ulaşmıştır ve o ulaşılan noktada, terör, bizzat ona başvuranlar tarafından bile
devre dışı bırakılmıştır. Herkesin diline pelesenk ettiği
İrlanda ve Bask bunun en yakın örnekleridir.
Bildiğimiz dünyanın sonundaysak da bu gerçeği bilmek gerek...