Nur topu gibi bir Lozan tartışmamız oldu diye düşünenler yanılıyor.
Bu tartışma koyu İslamcılar arasında da koyu ve tarihle uğraşan Kemalistler arasında da öteden beri devam eder.
Kimilerine göre hezimettir Lozan, kimilerine göre zafer. Her şeyi sıradanlaştırmakta (vülgarize etmekte) beis görmediğimiz ve uzmanlarımız da derli toplu, ciddi, soğukkanlı yazılar yazma alışkanlığına sahip olmadıklarından bu tartışmalar uzar gider.
***
Hemen belirteyim ki, doğaldır. Neticede bir anlaşma, yeni bir ulusun kurulmasına yol açan bir büyük sözleşme o ulusun kurucuları tarafında ideolojik bir planda tartışılmışsa onun karşısında bir görüşü savunanlar da onu eleştirmekten geri durmayacaktır. Durmaz.
Dolayısıyla
Lozan tartışması bir
belge tartışması değildir.
İdeolojik, tarihi farklı açılardan
'yorumlayan' (işte ideoloji o demektir
zaten) bir tartışmadır. '
Revizyonist' bir tarih
geleneği her zaman olacaktır. O gelenek yerleşik
tarihi ters yüz etmekle uğraşacaktır.
İş bu noktaya gelince bu tartışmada yapılan teknik hatalar (
12 Adalar'ın alınması vs.) beni o kadar ilgilendirmiyor. (Tarihin sahih esaslar üstünde tartışılması bakımından elbette ilgilendiriyor. Yanlış bilgiyle yapılacak bir tartışma ideolojik bir yorumdan daha da kötüdür.) Bana göre dikkati çeken bizatihi tartışmanın kendisidir.
***
Daha önce bu köşede
12 Eylül 2015'te gene bu
Lozan-Musul konusunda yazmıştım.
O yazıda
Süleyman Demirel'in
1989'da teybi kapattırıp bana söylediklerini anlatmıştım. Demirel,
açık açık 'Lozan'ı tartışmaya açmak'tan söz ediyordu. Gerekçesi
Musul ve Kerkük probleminin o süreçte halledilmemesiydi. 'O Meclis'te bu iki ilin kaybına çok gözyaşı dökülmüştür' diyordu.
Daha sonra, gene o yazıda anlatıyorum, şimdi emekli bir
Orgeneral, muvazzafken, bana neredeyse kelimesi kelimesine aynı sözleri söylemişti.
Diyelim,
Türkiye'deki '
İslamcılar' Lozan'a '
hezimettir' dediler. (Hayır, değildir, hemen belirteyim.) Peki, Demirel ve adını vermediğim Orgeneral de mi 'hezimettir' diyordu?
Asla ve kat'a. Ama Demirel bunu bana neredeyse 30 yıl, paşa da bir 20 yıl önce söylüyordu.
Günü geldiğinde Demirel meseleleri Lozan'a dayanarak aşmaya çalıştı. Tıpkı o paşamızın yaptığı gibi.
***
Gelelim bir başka isme, belki de gelmiş geçmiş en koyu, en katı, en sabit Kemalistimiz
Attila İlhan'a. Açın,
Hangi Atatürk kitabını.
İlhan, bizzat
Mustafa Kemal'in Lozan'ı beğenmediğini kanıtlamak için bin belge ortaya koyduğunu görürsünüz. Gerekçesi açıktır:
Misak-ı Milli bir
mütareke şartıdır, milli sınırlarımızı gücümüz tayin edecektir.
Yetmez, İlhan daha da ileri gider. Bir Kemalist olarak
Amerika yanlısı dış politika izleyenlere, yabancılara
üs verenlere ateş püskürür. Yetmez. Mustafa Kemal'in
Derne'de savaştığını öne sürüp, onun daha
Kurtuluş Savaşı'nın ilk günlerinden başlayarak
Araplara da
anti-emperyalist bir bağımsızlığın peşinde olduğunu vurgular.
Onun emperyalizme karşı
Türk-Arap dayanışmasından, bir
Türkiye- Suriye- Irak federasyonu düşündüğünden bahseder.
Hatay'ı almasını da bütün bunları somutlayacak örnek diye öne sürer. Ha, bir de durup durup neden Mustafa Kemal '
ilk hedefiniz Akdeniz'dir' dedi diye sorar.
Kısacası ortada bir mesele var. Kökü daha derine inen bir mesele.
Konu zevkli, konu zengin, konu zahmetli, iyisi mi ben devam edeyim.