Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Darbelerin değişmeyeni, Amerika...

Dediğim gibi Türk sağı her darbenin (1960- 71- 80, 97, 07) kendisine karşı yapıldığını bilir. Bu darbelerde ABD etkisini daha da iyi bilir. Öyledir de...
Açın 1960 darbe öncesinin Amerikan gazetelerini. Bir zamanlar bu konular konuşulurken dilimizden düşürmediğimiz, gazetenin sahibi aileden Cyrus Sulzberger, defalarca Menderes ateşle oynuyor, böyle giderse başına gelecekleri Allah bilir diye yazmıştır. Ve darbe gelmiştir. Darbe hazırlıklarında, darbe sırasında ve sonrasında ordu- ABD ilişkileri romanlara bile konu olmuştur.
1971 darbesindeki Amerikan parmağını Demirel'in 'bulduğunu', işi üç büyük tesisi Rusya'ya yaptırmasına afyon üretimini yasaklamamasına bağladığını daha önce çok yazdım. Üstüne üstlük, daha 9 Mart akşamı bizzat Gn. Kur. Başkanı, NATO alarmı vermiştir.
1980'de 12 Eylül haberi Pentagon koridorlarına düştüğünde 'sizin oğlanlar işi bitirmiş' diye insanların birbirine haber verdiğini, Türkiye'de en olmadık isimler kaleme almıştır.
1997'de 28 Şubat sırasında gene o işlerin sahibi gibi görünen kişinin bağlantıları malumdu. 2007 e-muhtıra öncesindeki Cumhurbaşkanı tartışmalarını ABD'nin nasıl yüreği ağzında izlediğinin bizzat tanığıyım.
Daha ne kadar kanıt olsun, olacak, olmalı?

***
Bana göre bu darbe girişimi hiç böyle cereyan ettiği şekilde tasarlanmamıştı. Öyle şey olur mu? Çok daha genişti, kapsamlıydı ve faşizan bir cunta olarak tahayyül edilmişti. Bilmediğimiz ama tahmin edebildiğimiz nedenlerden ötürü 'düşük' yaptı ve biz neticede bir darbe girişimine maruz kaldık.
Böyle bir darbe kendiliğinden oluşmaz. Kimin nereye atanacağı en ince ayrıntısına kadar hesaplanmışsa bu ancak küresel ölçekte bir ayar ve ilişki sonucundadır. Hele hele İncirlik kullanılmışsa ABD'nin yaşananlardan habersiz kalması aklın alacağı iş değildir.
***
Neden?
O kadar çok neden var ki? Nasıl Menderes ve Demirel kalkınma, sanayileşme 'hırsı' yüzünden 'götürülmüşse', Erdoğan'ın da gene mutlak bir Amerika biatı içinde bulunmamasıyla aynı sonuca uğraması istenmiştir. Daha da toparlayayım: Bugün dünyadaki kavga sadece bir tek konu etrafında cereyan ediyor: Ortadoğu! Bu bölgede bu kavgayı kızıştıran tek bir 'kalem' var: Kürtler. Erdoğan'ın darbe öncesinde yaşadığı sorunu, Batı tarafından 'düşman' ilan edilmesini hep bu çerçeve içinde ele almak gerekir.
Gelin gerçekçi olalım, bütün bunlara Erdoğan'ın AB'ye de tıpkı zamanında Menderes ve Demirel'in gerek Avrupa'ya gerekse ABD'ye direndiği gibi direndiğini ekleyelim.
Gelin gene gerçekçi olalım ve bütün bunlara, tüm o darbe hazırlıklarının Rusya ile ilişkilerin en zayıf olduğu dönemde girişildiğini hatırlayalım. Yani tek bir dayanağın olmadığı, kalmadığı bir dönemde. Suriye ve Kürt meselesinin en ağırlaştığı dönemde yapıldı hazırlıklar.
Ve o anlar ABD elinin en güçlü olduğu anlardır.
Bütün bunların altında 'kontrol edilemez' veya 'kestirilemez' bir siyasetçi figürü var. Menderes de Demirel de aynı profile sahipti, öyle görülüyorlardı karşı tarafça.
İşte bu nedenle iki şey söylüyorum. Birincisi, darbe bitmemiştir. Küresel kompozisyonun bir parçasıdır ve elde edilmek istenen sonucu sağlamak için çalışanlar çalışacaktır. İkincisi, evet, ABD işin içindedir.
Daha ne diyeyim?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA