İsrail ve Rusya konusundaki gelişmeler son derecede önemli. Ama ben Avrupa konusuna devam etmek istiyorum. Bugün de İngiltere'nin ayrılması vesilesiyle doğrudan Avrupa ve AB üstünde duracağım.
***
Bugün '
Avrupa' dediğimizde aklımıza gelen kavramlar demeti '
yapılmış',
'kurulmuş', '
oluşturulmuş'tur. Avrupa, üç büyük aşamada kendisini gerçekleştirmiştir.
Birincisi,
Orta Çağ dönemleri ve Haçlı seferleridir. İkincisi,
Antik Yunan'ın yeniden keşfedildiği Rönesans ve hümanizmadır. Üçüncüsü
Fransız Devrimi ile birlikte gelen değerlerdir.
Bununla birlikte Avrupa'nın üç de kirli tarihi vardır. Birincisi gene
Haçlı Seferleridir. İkincisi
sömürgeciliktir. Üçüncüsü
Faşizmdir.
Avrupa bunların hepsidir.
AB ise Avrupa'nın üzerine oturduğu
kötü değerler sütununun reddi
iyi değerlerin kabulü ile meydana getirilen bir kurumdu. Önemli işler yaptı. '
Avrupa düşüncesi' etrafında bir '
birlik' meydana getirdi. Bu, öyle az buz bir şey değildir.
Ortak para birimi de yabana atılmayacak bir başarıdır.
***
Derken
küreselleşme dönemi geldi. '
Dünyanın ruhu' Avrupa dışındaki topraklarda tecessüm etti.
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra
kültürler arası etkileşim, farklılıkların bir arada bulunması, çoğulculuk, kimlik, fark ve tanıma politikaları yeni bir anlayış gerektirdi.
Bu
yeni bir demokrasi demekti. Seçim, seçmen, sandık dışında bir anlayıştı.
Avrupa'nın kendi dışında kalan coğrafya ve nüfusla kucaklaşması gerekiyordu.
Siyahiler, Müslümanlar artık '
sömürge' unsurları olarak değil,
eşit yurttaşlar olarak
Habermas'ın kavramıyla söyleyeyim '
Avrupa Anayasası' içinde var olacaklardı.
Ama hayır, olmadı. Önce
Batı bu gerçeği anlamadı.
Vahşi bir neo-liberal ekonomide direndi. Hâlâ '
beyaz Avrupa'nın üstünlüğünü gözetti. Ardından
AB bürokrasisi bunu kavramadı. AB bir
kurum olarak kendisini bu gerçeğe uyarlayamadı.
AB bir
sosyal projeydi. Unutuldu. Tersi bir politika güdüldü. Her geçen gün Avrupa
kendi dışında kalanlardan biraz daha uzaklaştı. Uzaklaştıklarından zamanla
nefret etti. Netice
İngiltere'de ortaya çıktı.
Ama bu sonuca sevinmeyelim.
Güçlü bir AB yıkılmış bir AB'den her zaman daha iyidir. Çünkü kendisini
revize etme ihtiyacına rağmen AB bir
demokrasi kurumudur. Eğer AB çökerse '
iyi Avrupa' düşüncesi de kaybolur. Oysa insanlığın iyi olan her şeye ihtiyacı var. Ve bu 'nahif' bir görüş değildir. Kaldı ki,
2. Dünya Savaşı öncesinde
demokrasi cephesi solla birlikte çöktü. Daha doğrusu
sol çökertildi,
demokrasi de o yoldan kayboldu. Boşluğu
Faşizm doldurdu.
Ne yazık ki, paldır küldür, bir kere daha öyle bir noktaya kayıyoruz.
İngiltere'deki
'sağ cephe' referandumu kazandı. Diğer
Avrupa ülkelerinde de
sağ, aşırı sağ, popülist, otoriter partiler benzeri bir sonucun peşinde. Ayrıca Amerika dahil demokrasi cephesini, küreselleşmenin kazanımlarıyla birlikte, bozarak
demokrasiden uzak bir model oluşturma çabası var. Bu çaba güçleniyor. Yani,
AB'nin zorlanması demokrasinin zorlanmasıdır. Şakaya gelir yanı yoktur.
Böyle olmamalı! Çok zor bir şey söylediğimin farkındayım ama AB çökse bile '
iyi Avrupa' düşüncesi önemlidir ve güçlü olmak zorundadır.
Gerisi cehennemdir!