Neredeyse çok şükür diyeceğim, dokunulmazlıkların kaldırılması bir referandum meselesi olmayacak. Kendi içinde başından beri sorunlu bulduğum bu konu, yani dokunulmazlıkların anayasa değişikliğiyle bütünleştirilmesi ve bizatihi Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması bir de referanduma götürülseydi içinden hiç çıkılmaz bir hal alırdı.
Ben, paradoksal olduğunu bilsem de, Kürt meselesiyle dokunulmazlıkları kısmen birbirinden ayırıyorum.
Kabul ediyorum, hendek ve şehir savaşlarıy- la birlikte hadise hiç beklenmedik bir dönemeç aldı ve bugüne geldik. Dolmabahçe Protokolü'nün yok sayılması, diğer kronolojik ve pozisyonel ayrıntılar beni ilgilendirmiyor. Benim için önemli olan bu meselenin şimdi iki tarafça da militer terimler üstünden ilerlemesi.
Gene kabul ediyorum, hendek ve şehir savaşlarından sonra başlayan süreçte, ama doğru ama yanlış, hükümet gerek sahada gerekse moralite bakımında önemli bir üstünlük sağlamış durumda. Ne var ki, bu, sorunu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Ya da sorunun diyelim bir bölümünü ortadan kaldırıyor, kaldırıyorsa. Ama gerisi olduğu yerde, belki daha katılaşarak, belki daha katmerleşerek duruyor.
Kimse de bu aşamada demokratik platformda meseleyi nasıl halledeceğimizle ilgili en küçük bir açılımda bulunmuyor.
***
Bu şartlar altında önereceğim yol bellidir. Hep vurguladığım gibi
1990'larda, o
karanlık yıllarda,
Türkiye, demokrasiyi İslamcılar ve Kürtlerle öğrendi. Demokrasinin sınırlarını onların
eleştirel yaklaşımları ve talepleri genişletti.
Böyle bir gelişmenin altında bu iki hareketin, bir de
feminist hareketin açılımları vardı. Bunlar '
yeni toplumsal ve politik hareketler' olarak dönemin
sivil toplum arayışlarıyla bütünleşerek bahsettiğim önemli açılımı sağlamıştı.
Militer sorun gene vardı.
Çatışmalar devam ediyordu. Hatta
faili meçhuller gündemi mühürlüyordu. Milletvekilleri en
olmadık şekillerde Meclis'ten alınıp götürülüyordu.
Mezralar yakılıyordu.
Köyler boşaltılıyordu. Buna rağmen
sivillik temelinde, demokrasi temelinde çok
önemli bir işleyiş, derin bir su gibi akıyordu
ve etrafına bereket katıyordu.
***
Bugün unuttuğumuz, hatırlamadığımız veya ihmal ettiğimiz yanı işin budur.
Kürt çevreleri bu gerçeği yeniden hatırlamalıdır. Meclis'te
59 gibi yüksek sayıda milletvekili olan bir parti, bugünkü şartlarda
pozisyon tartışmaları yapmayı bırakıp daha
köklü, sivil ve demokratik bir yaklaşımla ortaya gelmeli. Bununla ilgili çok şey söyleyebilirim, yaşadıkları
sorun ve sıkıntıların da farkındayım. Ama mevcut koşulları aşacak bir tutum içine girmeleri de bir zaruret, bir önkoşuldur.
Başbakanın sürekli olarak
teröre yaptığı
vurguya rağmen
mevcut hükümeti bir
şans olarak değerlendirmek
gerekir. Bu kabinenin daha
uzlaşmacı olduğunda kuşku yok. Toplumla herhangi
bir konuda
çatışmış, ters düşmüş tek bir bakan kabinede yer almadı.
Dokunulmazlıklar bir sorundur, sorun olacaktır ama sanıldığı gibi bir gecede olup bitecek bir
iş değildir o. Bütün bunları bir imkân olarak görmek gerek. Durumu sivil, politik ve demokratik bir mantıkla ele almak gerek.
Herkesin buna ihtiyacı var.