Başbakan Davutoğlu'nun Londra -Mardin hattındaki açıklamalarını değerlendirirken pazartesi günkü yazımın sonunda OD'da yangının sürdüğünü, PKK'nın savaşmaya devam edeceğini belirtmiştim. Şimdi nedenini açıklayayım.
PKK artık OD bölgesinin bir aktörü. Kendi başına bir şeyi belirleme gücü yok. Ama özellikle Rusya ve ABD tarafından dikkatle ve özenle kullanılıyor.
***
ABD OD'da
çok sıkıştığı bir anda Rusya'nın bölgeye müdahale ettiğini, hatta yerleştiğini gördü ve onu çok iyi
kullandı. O yoldan bölgede
yeni pozisyonlar elde etti. Bunu,
PYD'nin bir araç haline getirilmesiyle sağladı. O kadar ki,
ABD, daha dün,
PYD'yi terör örgütü olarak görmediğini açık açık ilan etti.
Çünkü, ABD her ne kadar
Esat gitsin diyorduysa da onun
gitmesini o kadar da
istemiyordu. Rusya'nın gelip
Suriye'ye oturmasından ve
İran'la birlikte Esad kalmalıdır demesinden sonra o da ağız değiştirdi. Şimdi, iki taraf da dikkatle
PYD'yi kullanarak DAEŞ'i geriletiyoruz görüntüsü altında
Kürtleri bölgeye kalıcı şekilde yerleştirmenin yolunu arıyor.
Bunun nedeni belli. Bundan sonra iki devlet de Kürtleri
uzun vadeli plan ve stratejiler için kullanacak. ABD'nin,
İran'ın kuzeybatısından Lazkiye'ye uzanacak Kürt yapısına öncelikle hayır demesi mümkün değil. Rusya ise elindeki
Lazkiye ve Tartüs üslerini bundan böyle Kürtlere karşı bir 'yem' olarak kullanacak. Sizi Akdeniz'e ben taşırım diyerek onları sürekli olarak beklenti içinde bırakacak ki, o
kantonal yapının Suriye'nin kuzeyine kurulmasından sonraki beklenti gerçekten de bu olacaktır.
***
Bunlar yarın olacak işler değil. Dış politika yıllara, yüzyıllara yayılır. Ama stratejiler önemlidir. Bugün de yeni bir strateji oluşturuluyor işte.
Bu strateji,
Sykes- Picot sonrasıdır ve tahmin edilenden çok daha karışıktır.
100 yıl önceki anlaşmayla sınırları çizilen iki ülke,
Irak ve Suriye bugün tarih olmuştur.
Yönetilememektedirler.
Siyasi bütünlüğü kalmamıştır. Şimdi soru bundan sonrasının nasıl olacağıyla ilgilidir.
Davutoğlu o konuda 'bu haritayı ekonomik ve kültürel ilişkiler üzerinden yavaş yavaş dönüştürelim. Siyasi harita sabit kalsın ama birliktelik artsın' diyor. Bu bir niyet. Nitekim 'ya
Sykes- Picot kazanacaktır ya da
Kut'ül Amara' diyerek niyetini daha da açıyor, açıklıyor. Bu bir
strateji ve şüphesiz bu strateji geleceğe dönük bir ipucu içeriyor.
Gelin görün ki, gerçek, bu değerlendirmenin ötesinde büsbütün
parçalanan, ayrışan bir OD var. Bu şartlar altında
PKKPYD ilişkisinin daha da
gelişip güçleneceğini beklemek gerek. Tersinden söyleyeyim. Artık kendisini bir
OD aktörü olarak gören, bin yıllık düşüncesi olan
Akdeniz'e ulaşmak düşüncesine yaklaşmış (ister kantonal yapı içinde isterse başka bir yoldan), kendisine ait bir (Davutoğlu'nun deyişiyle) '
entite' olan Kürtler bu oluşum içinde geri adım atmaz.
Bu durum Türkiye'ye yansır. GD Anadolu'daki
PKK realitesi bu şartlara bağlı olarak biçimlenir. Bundan sonraki
PKK ve Kürt konusu bundan öncekilerden farklı olur. Bu, eşyanın tabiatı gereği yaşanacak bir durumdur.
Şimdi mesele artık
herkesin olan Kürt konusunu yeniden
bizim konumuz haline getirmektir.