Geçen hafta sonu Başbakan Davutoğlu'nun Kürt meselesi etrafında yaptığı açıklamalardan sonra işin yeni bir aşamaya geldiğini düşünmek gerek. Davutoğlu, bendenizin de katıldığı Londra- Mardin ziyaretlerinde yaptı o açıklamaları. Anlaşılıyor ki, ortada iki büyük plan var. Bu planların birincisi, artık İmralı'yı ve HDP'yi muhatap almamak. Diğeri de 'Eylem Planı' denen yaklaşım.
***
Davutoğlu önce uçakta gazetecilere, sonra da Mardin'de
bütün kamuoyuna 15 Temmuz'da yaptığı görüşmeden başlayarak
HDP'nin yaklaşımlarını tahlil etti. Anladığım kadarıyla Davutoğlu, HDP'nin
İmralı ile yapılan görüşmelerin bir 'dekor' veya 'mizansen' olduğunu düşünüyor. Ayrıntıları yan yana getirerek
HDP'nin asıl Kandil'le temas içinde olduğunu öne sürüyor.
Buradan çıkan iki önemli yorum yapayım. Birincisi, Davutoğlu, gazetelere manşet olan görüşünü dile getirdi ve
İmralı ile ilişkileri HDP kopardı dedi. Nedenini yukarıda açıkladım. İkincisi, buna bağlı olarak, artık bir '
masa' kurulmayacak
o kesimle. Yani, iş bu köşede daha önce çok yazılan noktaya geldi: masa kurulsaydı bile hem
eski masa olmayacaktı hem de
bıraktığımız yerden başlamayacaktık.
Bu şartlar altında,
yeni harita tayin edilmiş. O nedenle, 'masayı yeniden kuracak mısınız' sorusuna, '
dört defa masa kurdum' cevabını verdi. Yani,
valilerle, bölgedeki, STK'larla, kadın örgütleriyle, diğer 'paydaşlarla' yapılan toplantıları Davutoğlu artık '
masa' olarak görüyor. Daha açık söylemek gerekirse, en geniş tanımıyla '
halk' olgusunu Davutoğlu '
masa' olarak değerlendiriyor.
***
Tek başına bir şey ifade etmeyebilir bu yaklaşım. Kurulan '
geometri' içinde iki önemli unsur daha var. Birincisi, Davutoğlu sürekli olarak '
kamu otoritesi' kavramını kullanıyor. '
Devlet' yerine bu deyimi tercih ettiğini belirtiyor. (Bu deyim bana elbette
Fransız Devrimi sonrasında kurulan
Genel Savunma Komitesinden hemen sonra ihdas edilen
Kamu Güvenliği Komitesi'ni (Comite de Salut Public) anımsattı. Başkaları da bu ilişkiyi kuracaktır. Bence aradaki benzerlikleri ve farkları açıklamak gerekir.) Buradaki '
kamu'nun herkesi, halkı dile getirdiğini belirtiyor, açıkladığı '
katılımcı' yaklaşımı daha iyi belirttiğini varsayıyor ve '
kamu hepimiz demektir' diyerek '
devlet' kavramını ikame ettiğini varsayıyor.
İkincisi, işte bu noktadan hareket ederek, Davutoğlu '
Eylem Planı'nı açıkladı. On madde sıraladı. Onları basından izlemek kabil. Önemli olan maksat. O maksadın ne olduğunu ben başka bir noktada buldum, onu belirteyim.
Davutoğlu sürekli olarak '
güzel Türkçegüzel Kürtçe' diyor. Bütün dilleri
aziz sayan bir anlayışa sahip olduğunu belirtiyor. Daha çoğulcu, daha katılımcı, bir yaklaşımdan yana olduğunu belirtiyor. Bunda da içten olduğu su götürmez. Böylece daha kapsayıcı bir tavrı öne itiyor. Yani, fazla zorlama mı olur bilmiyorum ama ben bunun
farkların oluşturduğu bütünlük gibi bir anlayışı yarattığını düşünmek istiyorum.
Bütün bunlara mukabil sahada
savaş devam ediyor. Olanca acımasızlığıyla. Bu, gitgide büyüyen bir yangın. Çünkü OD yanıyor. Orada artık
uluslararası planların içinde yer alan bir
PKK var. Ve PKK savaşını sürdürecek. Bu tedbirler işin o yanına
çare üretecek mi sorusu, haddinden fazla önemli bir soru.
Cevap istiyorsanız, çarşamba yazısı ne güne duruyor?..