13 Nisan'da doğduğuna göre dün 100 yaşına girdi, Orhan Veli. Cuma günü Küçükçekmece Belediyesi salonunda, şairler, yazarlar, hocalar toplanıp onu ve şiirini konuşunca yeniden bir şeyler yazmak istedim.
Orhan Veli Türk şiirinde modernizmin kurucusu mudur?
Cevabım çok açık: değildir; modernizmin eşiklerinden, dönemeçlerinden biridir. Modern şiir tek bir unsurdan mürekkep olmadığı için onu da tek bir isim saymak doğru olmaz. Hele bizde modernleşme, şiir modernleşmesi hayli uzun bir serüvendir. Divan edebiyatının son isimleri Şeyh Galip, Sünbülzade Vehbi, Enderunlu Vasıf, Tanzimat edebiyatından Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Serveti Fünun'dan Tevfik Fikret derece derece bu oluşuma katkıda bulunmuşlardır.
Gene de iki isim diğerlerinden ayrılır: Yahya Kemal ve Nâzım Hikmet. Onları kurucu sayarım.
***
Orhan Veli ve arkadaşları
1941'de
Garip isimli kitaplarını yayınladılar. Garip'in tartışılan
önsözünü Orhan Veli yazdı.
Kitabın ikinci baskısı da sadece onun şiirlerinden oluşuyordu. İlk şiirleri
1936'dan itibaren yayınlanmaya başlamıştı
Varlık dergisinde.
Eski tarzda yazdıkları güçlü bir şair, şiir bilincine sahip bir edebiyatçı kimliği oluşturmuştu.
Ama asıl o "garip" şiirleriyle dikkat çektiler ve kıyamet koptu.
1941'deki önsözde "garip"in ne olduğunu açık biçimde dile getirdi: bütün söz sanatlarından, vezin ve kafiyeden kurtarılmış şiiri insanlar "garip" sayıyordu. Gene o karışık, zorlamalı yazısında Orhan Veli şiirin bütün özünün
manada olduğu söyler. Sanat alanlarının birbirine karıştırılmasına karşı çıkar.
Böylece
Ahmet Haşim'in
1921'de yazdığı ve
Dergâh dergisinde "
Şiirde Mana ve Vuzuh" başlığıyla yayınladığı,
1926'daki
Piyale isimli kitabının başına "
Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" adıyla aldığı yazısına cevap verir. Haşim, şiirin
manadan uzak olduğunu, "
musikiye yakın" bir sanat olduğunu belirtiyordu.
Orhan Veli bu anlayışa karşı çıkmaktadır.
O kadar ki, Haşim'in "
göllerde bu dem bir kamış olsam" mısraına karşı "
bir de rakı şişesinde balık olsam" diyecektir.
Gene Haşim'in musiki konusundaki görüşlerini aynı şiirde "
eskiler alıyorum/ alıp yıldız yapıyorum/ musiki ruhun gıdasıdır/ musikiye bayılıyorum" diye alaya alacaktır.
Şansı Haşim'in yazısının ve şiirinin geç kalmasıydı. Bu bakımdan Orhan Veli'nin mesela
Nâzım Hikmet'in, bırakın şiirini, daha
1929'da "
Putları Kırıyoruz" tartışmasıyla getirdiklerini hiçe sayıp Haşim'e yüklenmesi başka bir şaşırtmacaydı. Ama bir ihtiyaçtı.
Kafiyeyi hâlâ saklı biçimde de olsa şiirinde tutuyordu
Nâzım Hikmet ama şiiri boydan boya yenilemişti. Üstelik bunu
Marksist/ maddeci bir dünya görüşüyle, belli bir ideoloji çerçevesinde, icabında şiire işlevler yükleyen bir "mana" vererek yapıyordu.
***
Orhan Veli ve arkadaşlarının getirdiği mana, adeta
manasız bir manaydı. Açıktı, berraktı söyledikleri söz, ama o ilk şiirlerin içerdiği manada, önsözde değinilen Sürrealizmden esinler vardı diyeceğiz, eğer kendimizi zorlarsak. O bile yanlış. Sürrealizm asıl İkinci Yeni şiirinin işidir.
Orhan Veli biraz da kişiliğinden gelen özelliklerle, evet şiiri sokağa çıkarmıştır ama ona hayli
lümpen bir "söylem" de kazandırmıştır.
Gündelik hayatlarındaki "
bobstil" yaklaşım,
nihilizm, alay ve basitleştirme vardır bu şiirde. Önemliyse bu
basitleştirme, sıradanlaştırma bakımından önemlidir
Garip. Bu bakımdan da 1940'ların hem çilesini çeken hem de mana- işlev bütünlüğünü bambaşka planlarda oluşturmak isteyen
Toplumcu Gerçekçi şairlerden hayli azar işitmiş, papara yemişlerdir.
Garip şiiri asıl
Garip şiiri bittikten sonra başlamıştır. Orhan Veli'nin kendisi bile o şiire sadık kalmamış, şiiri sokağa çıkardıktan, "
havalandırdıktan" sonra geriye çekilmiş, folklorik ve daha toplumcu bir şiire yönelmiştir. Yoksa
mana ve işlev bağlamlarında daha
1920 ve 30'larda haykıran şiirler yazmış
Nâzım Hikmet'ten sonra gelen bu şiir gerçekten
çocuksudur ve apaçık bir "
kaçış" duygusu içerir.
Gene de o şiiri sevdim. Bir yenilik boyutu elbette vardı. Ayrıca
Orhan Veli ömrünü edebiyata vermiş has bir şairdi. Çevirileri, hele o
Çirozname çevirisi, bunun kanıtıdır.
İyi ki, doğdu, yaşadı.