Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Vah Fransa vah!..

Mademki, Fransa Devlet Başkanı Hollande Türkiye'dedir ve mademki, geçenlerde yazdığım bir yazıda Fransa'nın şimdi içinde bulunduğu 5.
Cumhuriyet'i tamamlayıp 6'ncısına geçmekte mahzur görmediğimi (!) belirttim, bu minval üzere bir şeyler daha söyleyeyim. Çünkü o yazıda, Fransa'nın epey bir süredir Cumhuriyet krizi yaşadığını, Türkiye'nin de o krizi 1990'larda geçirdiğini ama oradan çıktığını belirtmiştim. Fransa ise hâlâ krizle iç içe, koyun koyuna.
Geçenlerde (21 Ocak 2014) Le Monde gazetesinde yayınlanan kapsamlı anket Fransa'nın yaşadığı sorunların derinliği bakımından çok önemli ipuçları veriyor.
Fransızların başta gelen sorunu işsizlik. Bunu ankete katılanların % 56'sı belirtmiş. Alım gücü %36, emeklilerin geleceği % 24, güvensizlik % 23, toplumsal eşitsizlik %21, göç % 21, sağlık sistemi % 16, dinsel taassup % 15'lik ağırlıklarıyla sorunlar sıralamasında yer alıyor.
Bunlar sosyo-ekonomik göstergeler beni fazla da ilgilendirmiyor. Asıl dikkatimi çeken unsur şu: Fransızların %51'ine göre ülke çöküşte! Ancak % 15 bu fikre katılmıyor. Hani sevinecekse Fransızlar %65 çöküşün kalıcı olmadığını varsayıyormuş, ona sevinsin. Buna mukabil % 20'ye göre, evet çöküş geriye çevrilemez. Kim derdi ki, Fransa bu hallere düşecektir?..
Gelelim bu anlayışın bana çok çarpıcı gelen sonucuna, belki de nedenine: Fransızların % 78'i, demokrasi iyi işlemiyor, görüşlerim iyi temsil edilmiyor diyor. % 65'e göre siyasiler yolsuzluğa bulaşmış durumda, % 84 ise gene politikacıların kendi çıkarları için çalıştığına inanıyor. Bu durum tam bir siyaset krizini gösteriyor. Aynı şekilde bu siyaset krizini, bu göstergelerle, bir demokrasi krizi olarak nitelendirmek de mümkün. Ve bu elbette hazin bir durum. Dünyaya devrimler armağan etmiş bir toplumun, mesela Türkiye'yle mukayese edildiğinde sosyo-ekonomik göstergeleri çok yukarılarda olan bir toplumun yaşadığı bu kriz bana demokrasilerin geleceği konusunda umut vermiyor. Hâlâ kötülerin en kötüsü olsa da daha iyisi bulunmayan bir rejim demokrasi. Fakat demek ki, iyi işletilmesi, "mekanik" bir durum değil. Özel gayret gerektiriyor.
Kriz toplumlarda umutsuzluk üretir. Geçmişe yönelmek umutsuzluğun en önemli göstergesidir ya, işte Fransa bu olguyu iliklerinde hissediyor. Toplumun %78'i kendilerini esinleyenin geçmişin değerleri olduğunu söylemiş. % 74'ü "Fransa eskiden daha iyiydi" diyor. Tamam, eskiyi, klasiği çok severler, bu kültürlerinin bir parçasıdır ama bu durum romantik bir anlayışa tekabül etmiyor, karanlık bir toplumsal ruh halini sergiliyor. O zaman çevresiyle çatışan bir toplum çıkıyor ortaya. % 66 toplumda çok fazla yabancı bulunduğunu düşünüyor. % 59 ise yabancıların sisteme entegre olmak için çaba göstermediği kanısında. Yani, özünde dışlayıcı, olumsuz bir tutum. Zaten toplumun % 74'ü İslam'ın hoşgörüsüz, toplumsal değerlerle uzlaşmaz olduğu kanısında.
Sonuç politik kültür bakımından iç karartıcı. Toplumun % 87'si düzeni güçlü bir liderin sağlayabileceğine inanıyor. % 86'sı da otoritenin fazla eleştirilen bir değer olduğuna inanıyor. Yetmiyor. Toplumun %47'sine göre aşırı sağcı partiler işlevsel/ yararlı, % 67'si de o partiye sempatiyle bakıyor. Vah Fransa!
Sayın Hollande'a iyi haberler veremediğim için üzgünüm. Biz modernleşmemizi Fransa'ya bakarak kurmuştuk. Umarım onlar 6. Cumhuriyet'i kurarken Türkiye'yi model olarak benimserler. Ama bizim de Batı ve Batı demokrasisi derken biraz daha ayrıntılı kavramlarla ve daha ileri hassasiyetlerle konuları ele almamız gerektiği açık.
Tarih bazen de tekerrür etmez, tersine döner!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA