Gezi olayları sırasında yazdığım ilk yazıda "AK Parti AK Parti'yi anlamak zorunda" demiştim. Öyle görünüyor ki, AK Parti'nin on yıldaki uygulamaları ve anlayışıyla yarattığı ortam kendisini de şaşırtıyor. Şu son "kızlar- oğlanlar" açıklaması bana hemen aynı şeyleri düşündürttü.
Düşündüğüm şu.
Mehmet Barlas üstadımızın da dünkü yazısında vurguladığı gibi, AK Parti son on yılda demokratik bir zemin yaratmak suretiyle kitlelerden oy aldı. Kitlelerden daha farklı saiklerle de oy kazandı AK Parti. Bunun başında ekonomik kalkınma geliyordu, bir yeni orta sınıfın yaratılması ve özellikle kitlelerin kıyıdan merkeze hareketi ve modernleşme ihtiyaçlarının karşılanması geliyordu. Daha önceki sağ iktidarlar da benzeri adımlar atmışları ama hiçbiri AK Parti kadar oy alamamıştı.
***
Bu partinin bunca güçlenmesinin nedeni
demokratlık zemininde kurduğu koalisyonlardı.
1980'lerde tartışılan
liberal tezler sonucuna son on yılda, belki de son beş yılda ulaştırıldı. Bunlar
devletçi ve bürokratik vesayetin kaldırılmasıydı. Askeri vesayetin aşılması da işin öteki parçasını meydana getiriyordu.
Tümü, Türkiye'deki
liberal çevrelerin AK Parti ile 80-90 yıllık bir modelin dönüştürülmesi doğrultusunda yaptığı işbirliğinden doğdu bu hamlelerin.
Atılan adımların meşruiyetini AK Parti'ye bu koalisyon sağladı.
***
Gerçi AK Parti hiçbir zaman
liberal olduğunu
söylemedi.
Kendisini
muhafazakâr diye konumlandırdı ama hamleleri liberaldi ve parti
demokrat kimliğine de aynı ölçüde vurgu yapıyordu.
Muhafazakâr hiçbir iktidar dünyada orduyla, vesayetle, bürokrasinin dönüştürülmesiyle uğraşmaz. Bu onun demokratlığının bir uzantısıydı.
Gezi olayları liberal demokratik koalisyonun sarsılmasında ilk adımdı. Ardından yapılan şu
kız- erkek tartışması geldi.
Başbakan yaklaşımını çok açık bir biçimde
muhafazakârlık üstünden temellendirdi. Niçin bu noktaya gelindi sorusunu yanıtlayacak yeteri kadar kriter yok elimizde.
O kadar yok ki, bu kısırlık hemen akla başka bir soruyu getiriyor: on yıldır iktidarda olan AK Parti bu rahatsızlığı neden şimdi duydu?
Bu sorunun cevabı bir yana olayları izleyenlere düşündürdüğü başka bir boyut var: acaba AK Parti
liberallik planında yapılanları yeterli görüp şimdi
muhafazakârlık planında yapılanlara mı yöneldi?
***
Gelin görün ki, kız- erkek ilişkisine karışmayı
muhafazakârlıkla değerlendirmek ayrı bir şeydir, bu ilişkiyi
kamusal planda tartışmak ayrı. Muhafazakârlığın bu konudaki tutumlarla ilişkisi
kişisel tercihler düzeyindedir.
Bir muhafazakâr, kadın- erkek konusunda toplumun bütününden daha farklı bir anlayış içinde olabilir. Yerden göğe kadar haklıdır. Ama
kamusal planda muhafazakâr bir iktidar
insan ilişkilerinin niteliğine müdahale edemez. Eğer o müdahale kapısı bir kere aralanırsa ve anayasa kriteri yok sayılırsa her konuda biz muhafazakârız denir ve yeni bir düzenlemeye geçilir.
Bir iktidar
anayasadan kaynaklanan
kişisel hakların kullanımında demokrat olmak zorundadır. Aksi takdirde
toplumun muhafazakârlaştırılması siyasal iktidarın maksadı olur ki, bu anayasa kuramının asla kabul etmeyeceği bir olgudur. Hele bir valinin Başbakan'ın açıklamasını talimat kabul etmesi, İçişleri Bakanı'nın konuyu hemen terörle ilişkilendirmesi hiç olmayacak şeylerdir.
Mehmet Barlas üstadımızın AK Parti'nin muhafazakârlık bacağını kullanıp demokratlık bacağını kullanmaması yönündeki tespiti bu noktada çok önemlidir.
Tersi bir tutumun hukuki sorunları bir yana, yaratacağı sosyal sorunları öncelikle düşünmek gerekiyor. Böyle bir açıklamanın ardından toplumun belli bir kesiminin diğerine karşı tavrı çok daha sertleşebilir. Ve bu yabana atılmayacak bir tehlikedir.
Beklemeyelim, görmeyelim.