Uluslararası politikada da şansın, talihin, kaderin, kısmetin döndüğü anlar olabilir. Obama öyle bir eşikte duruyor.
Dünyanın en ciddi yayın organlarından ve lafını kılı kırk yararak, bin kere tartarak ve boğazın dokuz boğumundan geçirerek söyleyen New York Times'ta peş peşe yayınlanan yazılar Obama'nın gelip durduğu kapının ne derecede dramatik olduğunu göstermeye yeter de artar bile.
***
Önce çarşamba günü
International Herald Tribune'da yayınlanan imzasız başyazıya bakalım.
İki noktayı vurguluyor.
Birincisi, Obama, diyor, madem
kimyasal silah kullanımını bir
kırmızı çizgi olarak belirlemişti, neden Esad böyle bir adım atarsa
uluslararası işbirliğiyle neler yapılacağını çok daha önceden tasarlayıp kararlaştırmadı?
Yani, demek istiyor ki başyazı, Obama, bugüne kadar hiçbir şey yapmamış, şimdi kendi sözünün esiri olarak bu işe kalkışmıştır.
Açıkçası,
beceriksiz, iş bilmez olarak nitelendiriyor gazete Obama'yı. Üstüne üstlük, IHT de şaşırmış, o "küçük" müdahalenin nasıl Esad'ı bundan sonraki eylemlerinden caydıracağına. Sayın Başkan bunu bize açıklamak zorundadır demesi bundan.
İkincisi, Obama'nın genel durumu.
Başkan, bugüne değin, çok ciddi bir tutum içindeydi
OD konusunda. Ana amacı, ABD'yi,
OD bataklığından çekip çıkarmaktı.
Bunu başardı. O günden sonra da diğer olaylara karışmayarak, ciddi bir mesafeden baktı yaşananlara. Bu, bütün dünyayı, ABD'nin "
jandarmalık" anlayışından vazgeçtiğine inandırarak sevindirdi.
Şimdi, Obama, yeniden, üstelik gayet hazırlıksız olarak o bataklığa dönüyor. Bu girişimi NYTimes-IHT "
talihsiz" (unfortunate) diye nitelendiriyor. Nasıl öyle olmasın?
Cumhuriyetçiler destek vererek Obama'nın adı etrafında oluşmuş
itibar halesinin parçalanmasına yol açıyorlar. O da bunu olumlu bir gelişme sayarak, aldanarak, yolunda yürüyor. Siyaset bilmek değil bal gibi tuzağa düşmek denir buna.
***
Oysa başka yolları vardı bu işin... Birisini işte değindiğim yazı açıklıyor, önceden tedbir alsaydı diyor. Diğer hususlar da dün yayınlanan iki yazıda ortaya konuyor. İlk yazı
Yale Hukuk Okulundan ki, düzeyi tartışılmazdır, profesörler,
Oona Hathaway ve
Scott Shaipro'nun. Olmaz öyle şey diyorlar,
BM kararı yoksa girişim sonuna kadar problemlidir. Obama, böyle tepeden inercesine bu işe kalkışacağına, diğer yolları denesin, Suriye ile işbirliği yapan firmalara ambargo koymaktan, uluslararası kamuoyunu çok daha ciddi bir yaptırım gücüne dönüştürmeye kadar elinde dünya kadar araç var, kullansın. Yazarlar, BM kurucularının getirdiği ve beş ülkenin vetosuyla kurulun bu derecede kilitlenmesine imkân veren kuralı büyük bir hata diye nitelendiriyorsa da, bu kurumun son derecede önemli bir işlev üstlendiğini belirtip, böylece devre dışı bırakılmasını sonuna kadar eleştiriyor.
Bizde de bazı yazarlar
Kosova girişimini Obama'nın bugünkü girişimine bir mesnet olarak alma eğiliminde. Buyurun, Clinton döneminde yönetimde önemli bir görevde bulunmuş, şimdi Oxford Üniversitesi'nde hoca
James Rubin'in yazdıklarını okuyun. Zerre kadar alakası yok
1999 Kosova girişimiyle Suriye girişiminin diyor. O müdahalede
NATO devredeydi,
BM meşruiyet zemini sağlamıştı, Rusya olayın vahametini kavramıştı, ABD daha ilk günden Avrupa'daki siyasal istikrarın kendisi için hayati derecede önemli olduğunu vurguluyordu. Oysa şimdi bu olguların hiçbirisi söz konusu değil. Balık baştan kokmuş durumda. Haydi beni dinlemez ABD yönetimi, bu yazıları da okumaz mı...