Erdoğan ateşledi Arap Baharı'nı. Buna AK Parti de diyebilirsiniz. Başbakan, gidip Mısır'da "laiklikle İslam bir arada pekala olabilir" demeseydi, olaylar bu şekilde gelişmeyecekti. Mübarek'i deviren kitleler Erdoğan'ın bu sözlerini evrensel bir güvence kabul ettiler. Menkup diktatörün ardından İslam'ı kapsayan laik bir yönetimin geleceğini varsaydılar. Demokrasiyi ve laikliği İslam'ın kapsadığı bir modele hazır değillerdi.
Batı da hazır değildi. Batı, OD'da tam manasıyla bir Türkiye modeli arıyordu. Çünkü modernleşmenin içine yerleşmiş bir demokrasiden yanaydı Batı. Modernleşme dinin laiklik çemberi içine alınmasıydı Batı için. Biz bunu Cumhuriyet döneminde hayli şedit bir anlayışla gerçekleştirmiştik. O nedenle Cumhuriyet dönemi Batının gözünde "altın çağ"dır.
Bakmayın siz DP'nin "diktaya kaydı" iddialarıyla devrildiğine. Askeri yönetimden daha ala dikta mı olur? DP, iki nedenle alaşağı edildi. Bir, sanayileşerek bağımsızlaşmak istiyordu. İki, daha ilk günden ordu çevreleri, onun, Kemalist laiklikten yana olmadığını cihan-ı âleme duyurmuştu. Her şeye rağmen bütün Cumhuriyet tarihinde Türkiye laiklik ve İslam arasında kurduğu ilişki nedeniyle Batının OD'ya gösterdiği örnek oldu. Batı, İslam öncelikli ve vurgulu hiçbir modeli kabul etmez. Sandıklı da olsa benimsemez o anlayışı.
***
2000'lerde, belki öncesinde,
Kemalist laiklik restorasyonuna gitti Türkiye. Bunu AK Parti gerçekleştirdi ve başardı.
Dini dışlamayan, dini kapsayan bir laiklik, pozitif laiklik anlayışını benimsedi. Ama laiklikle ilgili tartışma açmadı. Bir o kadar önemli olarak da AK Parti, Cumhuriyetçi, Batılı değerlerin hepsini benimsedi, kabul etti, savundu. AB buna dahildir. Uluslararası diğer örgütler buna dahildir. Mısır'da devrimin olmasını AK Parti, bu Batılı pozisyonunu arkasına alarak sağladı.
***
Bugün ne oluyor derseniz yanıtım açıktır. Batı, bir manada güvencesi olan AK Parti'yi dikkatle izliyor. Ve gene bana sorarsanız AK Parti'nin
Mursi-İhvan çizgisindeki yaklaşımı üstünde düşünüyor, endişeyle.
Türkiye'nin Mısır'daki "
karşı devrimi" eleştirmesi, ona bu şiddetle karşı çıkması, demokratik bakımdan önemli ve anlamlıdır. Bu yanıyla AK Parti batıya kara yüzünü anımsatıyor ve onun için şartları ağırlaştırıyor.
İkincisi ve daha önemlisi AK Parti'nin
Mursi-İhvan hattında izlediği yol. Batı bunun derecesini, özünü, içeriğini iyiden iyiye görmek istiyor. Çünkü Batı başta belirttiğimiz AK Parti'ye muhtaç olduğunu biliyor; İslam'la laikliği buluşturan, Batılı değerlere ve Batılı sisteme yerleşik AK Parti'ye ihtiyacının farkında Batı.
Buna muhtaç. Çünkü
2010'da Avrupa'da 45 milyon Müslüman yaşıyordu. Bunların radikalleşmesi değil, İslamcılaşması değil, AK Parti modeli içinde yerleşik hale gelmesidir Batının istediği. OD'nun dönüşmesindeki model de gene AK Parti modelidir. Bir daha yazayım: bu şartlarıyla Batı AK Parti'ye muhtaçtır.
Şimdi AK Parti'nin bu kozu oynaması gerekir. Darbe konusundaki meşruiyetçi tavrını sürdürürken kendi modelinin OD'da hâkim hale gelmesi için elini Batı'yla güçlendirecek diplomatik yolları denemelidir.
İhvan-Mursi çizgisini sadece demokratik planda, darbe bağlamında savunduğunu ama o çizginin siyaseten dönüşmesi gerektiğini de vurgulamalıdır AK Parti.
Laik Müslümanlık rüzgârını bekliyor OD ve Batı.