Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Duran adamların ve forumların anlamı üstüne

İnsanlar ayakta sessizce duruyor ve parklarda toplanıp sabahlara kadar forum yapıyorlar. Post modern diyebilir miyiz bu hamlelere, tam emin değilim ama modernist olmadığı muhakkak iki eylemin de. Modernitenin daima aydınlık/ aydınlanma üstünden gelişen konuşma, anlatma ve ifade etme çabasına karşılık şimdi belli ve derin bir suskunlukla olayı içselleştiriyorlar.
Burada önemli ve ikili bir mesaj yer alıyor. Birincisi, modernitenin, bizde de Nâzım Hikmet'in şiirlerinde dışa vurmuş olan o gürültülü, mekanik sesine karşılık susmanın getirdiği sessizliğe dikkat çekiliyor. Susmak düşünmektir. İnsanlar gene modernitenin eylemci anlayışını eylemin de suskunlukla bütünleşebileceği bir yeni aşamaya taşıyor.
Buna devrimin/ devinimin hareketliliğinden (ki, tamamen modernist bir kavramdır) hareketsizliğin devrimine geçiş demek gerekir.
Ayrıca susmak insanın içine dönmesidir.
Düşünmesidir. Derinleşmesidir.
Yoğunlaşmasıdır. Karşıdakini de kendisine davet eden, karşıdakini de aynı konuya çağıran bir edimdir. Böylece susan ve duran insanlar önce durup düşünmeyi, karşıdakini dinlemeyi ve anlamayı öneriyor.
Bütün dinlerde, inançlarda hâkim olan suskunluğun mistik yanını da bu insanlar yanlarına alıyorlar. Türkiye, çok uzun bir aranın ardından, son dönemlerde sıkça tartıştığı dinselliği de bu suretle içselleştirmiş olarak çıkıyor ortaya.
İkincisi, aynı insanlar, gündüz sessizliklerini akşamları parklarda bir araya gelerek oluşturdukları forumlarda bozuyorlar.
Orada saatlerce siyaset tartışıyorlar, ne yapılması gerektiği konusunda akıl yürütüyorlar. Yeni bir dünyayı ve Yeni Türkiye'yi tasarlıyorlar.
Son derecede çağdaş bir anlayışla ve elbette güncel teknolojiyi kullanıyorlar.

***

Söz konusu teknolojiyle gerek gündüz gerekse akşamki edimleri arasında doğrudan iki bağ kurulabilir. Birincisi, internet ve cep telefonlarıyla kurulan ilişki bir sınırsızlık ilişkisidir. Deleuze'ün yersizyurtsuzluk kavramı bu suretle hayat bulmuştur. Duyurunuzu, malzemenizi internete koyduğunuz anda muhatabınız yoktur. Birisini değil bir amacı hedef alır internete malzeme yükleyen kişi. Kimseyi doğrudan seçmemişsinizdir. Herkes veya hiç kimsedir karşınızdaki. Birisi onu değerlendirecektir. Diyalog ancak o andan itibaren ve o kabulün çerçevesi içinde gerçekleşecektir. Ayrıca internet bağlamındaki iletişim sessizdir. Sözel değildir.
Edimseldir. Sokakta durarak bir eylem gerçekleştirdiği anda kişi tümüyle bu kanavaya oturan bir adım atıyor: muhatabı herkestir, kim algılarsa odur muhatap ve diyaloğun sınırları ondan sonra tayin edilecektir. Mutlaka cevap verilmesi de gerekmemektedir.
Ama unutmamak gerekir ki, internet aynı anda dünyanın en büyük forumudur, en büyük agorasıdır/ meydanıdır.
Orada milyarlarca insan kümeler halinde bir araya gelerek tartışmakta, düşünce üretmekte ve tartışmaktadır. Twitter'ın, Facebook'un mekanizması tam da bu mantıkla kurulmuştur ve gençler şimdi mahalle parklarını o mecralara dönüştürmektedirler.
Her iki eylem de bize yeni bir siyaset kabulünün içinde olduğumuzu, yeni bir insan tipiyle karşı karşıya bulunduğumuzu gösteriyor. Bu yeni siyaset anlayışı muhtemelen aşağıdan yukarıya örgütlenecektir. Katılımcı ve paylaşımcı olacaktır. Sorun odakları etrafında biçimlenecektir. Daha yönetsel (managerial) bir mantığa dayanacaktır. Gevşek bir dokuya sahip olacaktır. Katı ve sert çekirdekli bir ideolojiden iz taşımayacaktır. O bağlamda da ayrışmacı değil kavuşmacı bir anlayışla gelişecektir.
Sosyal medyadan söz ediyorduk şimdi medyanın ama daha önemlisi meydanın sosyalleşmesinden söz açıyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA