Bazen böyle olur, kafanızda gezdirdiğiniz bir konu, karşınıza somut olarak çıkar.
Boston'da patlayan bombanın, tıpkı 11 Eylül sonrasında olduğu gibi İslam'a dönük yeni bir nefret dönemi başlatacağını düşünüyor ve bunu bir tür neo-Oryantalizm diye nitelendiriyordum ki, Sabancı Müzesi'nde, yönetim kurulu toplantılarında çok çilesini çektiğimiz, Müze Müdürü Nazan Ölçer'in dirayetiyle bihakkın oluşturularak açılan Oryantalizmin 1001 Yüzü sergisi münasebetiyle düzenlenen konferans serisine katıldım. Sergiyi de, o gün yaptığım konuşmanın içeriğini de önümüzdeki pazar günü Ek'te çıkacak yazımda anlatacağım. Ama o toplantıda neo-oryantalizm konusunda Prof. Zeynep Çelik bir konuşma yaptı. Çelik'in daha farklı bir açıdan ele aldığı konuşmasına gelen sorulardan biri buydu: yeni bir Oryantalizm mi yaratılıyor Batı'da? Ben de dayanamayıp zihnimde dolaştırdığım bu tespiti orada belirttim.
***
Aynen böyle düşünüyorum:
11 Eylül sonrası neo-Oryantalizmin üretildiği ilk evreydi. Şimdi bu bombalarla kriz koyulaşıyor. Ama önce Oryantalizm dediğim ne, onu belirteyim.
Tarihini falan bir yana bırakırsak, Oryantalizm, Batı'nın zihninde
hayali bir Doğu yaratmasıdır. O Doğu'ya
egzotik olduğu kadar bir dizi
aşağılayıcı, küçümseyici, kötüleyici değerler atfetmesidir. Batı'nın, Doğu'yu
nesneleştirmesi, ötekileştirmesidir. Oryantalizm,
sömürgeciliğin kapısıdır. Kendisini yüce gören Batı'nın "
modernleştirici" sıfatını takınarak Doğu'yu '
uygarlaştırmak' için işgal etmesi, kullanmasıdır.
***
Bu mantık 11 Eylül sonrasında bir kere daha su yüzüne çıktı. Bir farkla: bu defa
Orient/ Doğu kavramı
İslam'la yer değiştirmişti, Doğulu da
Müslüman'la. Üstelik daha da beter bir yanı vardı bu yeni tutumun. Klasik Oryantalizmin, bütün melanetine rağmen, çok ciddi akademisyenler aracılığıyla geliştirdiği epey bir miktar nitelikli çalışma vardır ve onların amacı gerçekten de Doğu'nun ürettiği kültürü anlamaktır. Konuyu bugün anladığımız şekilde tanımlayan
Edward Said de bu gerçeği birçok yerde şiddetle savunur ve Oryantalizm lanetlemelerinin bu gerçeği çarpıtmaması gerektiğini işaret eder.
Bugünkü İslam nitelendirmesi,
İslamofobi, açıkça ve başka bir imkân bırakmaksızın Müslüman dünyayı "
terörist" olarak nitelendiriyor. Böyle bir muhakemenin bir kritik noktası daha var.
Terörist olarak, "
uygar dünyanın düşmanı" olarak nitelendirilen Müslüman âlem sadece ait olduğu topraklarda değil, Batı'nın kendi içinde de dışlanıyor.
Avrupa'da Pew Forum'un 2010 sayımına göre 44-45 milyon Müslüman yaşıyor. Amerika'da İslam tıpkı
1960'larda,
70'lerde
sol düşüncenin
zenciler arasında yayılmasına benzer bir hızla yayılıyor. Belli bir süre sonra tüm Amerika'nın Müslüman olacağını düşünenler var.
Söz konusu şartlar altında değindiğim şu "
terörist Müslüman" imgesi, Batı'nın ve Amerika'nın
Afganistan'ı,
Irak'ı işgal ederken kullandığı mantığın bir kılıfıdır. Tıpkı, modernizmin sömürgeciliğin ve Oryantalizmin saklayıcı kılıfı olduğu gibi.
O lanetli Oryantalizm ölmedi ama yeni bir yavrusu doğuyor.