Gündem çok yüklü ama o kadar merak ettiğim bir konudur ki, Troçki'nin Büyükada'daki evinin müze yapılacağını okuyunca zamanlar içinde savruldum.
Sonradan kendisine sorduğumda, "hayır, hiç Troçkist olmadım" demişti ama uzun yıllar Troçkici olduğu da düşünülmüştü Attila İlhan'ın. Nedeni belki savaş sonrası Paris sokaklarında "yanlış Troçki sakalıyla" dolaştığını söylemesi, belki Troçki'yi "çünkü devriminden sürgün" diye şiirlerinde anmasıydı.
O sürgün yılları, bu Rus devriminin ikinci adamının, Türkiye'de başlamamıştı. 1927'den sonra iki yıl Kazakistan'da Almatı'da kalmıştı. 1929'da geldi Türkiye'ye. Yolda Atatürk'e mektup yazdı. Aldığı cevap, okuduklarım doğruysa eğer, Mustafa Kemal'in Rusya'da yaşananları bilmediğini gösterir. Gazi Hazretleri, Troçki'nin Türkiye'ye sağlık nedenleriyle geldiğini sanmaktadır. Ama politik sürgün olduğunu öğrenince de ülkenin kapılarını ona açar.
Troçki önce Beyoğlu'nda kalır, Rus konsolosluğu binasında. Sonra Tokatlıyan oteline geçer. Ardından Şişli Bomonti'de bir ev, derken Büyükada... Kaldığı yalının yanması üstüne Moda ve tekrar Büyükada, yani Prinkipo. İşte o yıllarını yaşadığı, geçen yaz tam bir harabe olarak gördüğüm evi şimdi müze olacakmış. Umarım gerçekleştirilir.
***
Bazı çalışmalar vardır bu yıllar ve konu hakkında. Merhum
Turan Yavuz'un "
Exile in Büyükada" filmi ki, seslendirmesini muhteşem
Vanessa Redgrave yapmıştır,
Ömer Sami Coşar'ın eksik ve artık eski kitabı.
Öteki kaynaklarda ise yaşamının bir bölümü olarak anılır Büyükada günleri. Birkaç yıl önce de bir fotoğrafçı galiba gizlice girdiği ev içinin görüntülerini çekmişti. Bir karyolanın demirlerine takılıp kalmış bir kitap hâlâ aklımdadır.
Her şey Troçki'nin
1933'te bırakıp gittiği halde midir, köşkte ondan sonra kimler yaşamıştır, bilmiyorum.
Evet, 1933'te
Fransa'dan vize alır, politika yapmayacağına söz vermesi üstüne ülkeye kabul edilir, Royan'da
Malraux'yla buluşur. Türkiye'deyken onun
Fatihler (ilk baskısı
Attila İlhan çevirisiyle,
Kanton'da İsyan adıyladır) romanı hakkında yazmıştır.
Sonradan
İspanya iç savaşı nedeniyle birbirlerine gireceklerdir.
George Simenon 1933'te İstanbul'a gelmiş,
Prinkipo'ya geçmiş ve Troçki'yle bir röportaj yapmıştır. O devirde röportaj denen şey bugünkü sorucevaplardan müteşekkil bir yavanlık içinde olmadığından Galata köprüsünü, İstanbul'u, Troçki'yi lezzetle anlatır. Ada'dan döndüğü akşam yemeğini de
Rejans'ta yemiştir.
Tıpkı
Max Eastman'ın, adamı, adada kaldığı iki gün içinde aralarında ciddi bir tartışma nedeniyle daha geniş bir kanava üstünde, daha sert ve asabi bir profil olarak çizdiği röportajı gibi...
***
Bunlar tamam da, beni asıl başka bir soru ilgilendiriyor. Troçki, buralara nasıl geldi? Türkiye Cumhuriyeti devleti veya hükümeti
Stalin'le herhangi bir pazarlık yaptı mı? Yoksa Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yıllarının Rusya'sına, Lenin'ine ve elbette Troçki'sine bir gönül borcu mu ödüyordu?
Burada kaldığı ve şehre sadece dişçisini görmek ve bir de
Şarlo'nun filmini izlemek için indiğinde Rusya'ya hakkında raporlar gitti mi? Muhtemelen cevabı hayırdır ama
Mustafa Kemal'i ziyaret etmeyi düşündü mü, hiç girişimi oldu mu? "Vardır herhalde devrimin bu alabildiğine zeki, entelektüel ama bir o kadar da mahir kurucusunun bir dosyası '
ilgili birimler'de", dedim kendi kendime, eviyle ilgili yeni bir haber daha çıkınca. Sonra da ekledim, "açılsa da okusak..."
Masis Kürkçügil kardeşimin dikkatine...