Hükümetin art arda salvolarıyla kararlılığını ifade ettiği Kürt sorununun halli hangi mecrada cereyan edecek? Mahşerin değil çözümün üç atlısından söz edelim.
Bir. Oluşum, Türklük-Kürtlük ve yurttaşlık kavramlarını öne çıkarıyor. O kadar ki, işte bir nebze taşlar yerinden kımıldayınca "cümlenin maksudu bir" denebilecek bir noktaya kaydık. Üstelik "rivayet muhtelif" değil.
Öcalan "özgür iradesiyle devlete bağlı olan herkes TC yurttaşıdır" diyor. Onun yeni yurttaşlık tanımı bu. Cumhurbaşkanı Gül, 1924 Anayasası'nın tanımını benimseyebileceğimizi ima ediyor. Başbakan, bana göre bütün tarihin en önemli açıklamasını yaptı, "milliyetçilikler ayaklar altına alınsın" dedi. Yani dar milliyetçilik veya etnisite temelinin dışında. Hatta ne yaptığına sadece "iyi saatte olsunlar"ın karıştığı, içindeki o malum çekirdeğin tepki gösterdiği, CHP'nin beyannamelerinde de etnisite dışı bir yurttaşlık tanımı öngörülüyor.
Bu yurttaşlık çerçevesi sadece Kürt sorununu aşmak bakımından değil, dolayısıyla yeni bir Anayasa yapmak açısından da son derecede elverişli, üretken bir zemin yaratıyor.
Bu tanım karşısında Kürtler daha rahat, Türkler biraz daha tedirgin. O zaman söz konusu tanıma bir çerçeve kavram bulmamız gerekir. Anayasanın taşıyıcısı olacak o çerçeve kavram Türklerin ve Kürtlerin demokratik barışıdır. Peki ne oldu da son kırk yılı alabildiğine kanlı olan bu 80-90-100 yıllık kavga son buldu?
***
Barış arayışının arkasında
ekonomi olduğunu hemen belirteyim. İkinci unsur bu ve kaynağında
Ortadoğu yer alıyor.
OD bu derecede değişirken, OD yeni
enerji politikalarıyla bambaşka bir noktaya taşınırken, yeni bir
Kürt burjuvazisi ve sermayesi oluşurken ve Türkiye OD'de
yeni bir rol oynamaya hazırlanırken, hiçbir Kürt daha fazla kan dökülsün demez.
Refah ve sermaye kendi
kültürel ve politik çerçevesini inşa eder.
Şimdi Kürt cenahında bu yaşanıyor. Su akıp yolunu buluyor. Kürtlerden önce Türkler bu evreye geldiler. Sahip oldukları
yeni sermaye sınıfı ve onun dinamikleri
geleneksel asker ve bürokrasi hegemonyası dışında bir siyasal yapı inşa etti. Demektir ki, eğer Kürt meselesinde daha ileri bir gelişme sağlanırsa o yapı dönüşümü de daha ileri bir merhaleye erişecektir. Kürt sorununun çözümüyle oluşacak ikinci büyük demokratik gelişme bu olacaktır.
***
Üçüncü konu
dindir, adıyla söyleyelim
İslam'dır.
Beğenelim beğenmeyelim, ürkelim ürkmeyelim, adı koyulsa da koyulmasa da, Kürt-Türk meselesinin bugüne kadar eriştiği vahametten daha ileri
gitmemesinin nedeni
Müslümanlık ortak bağıdır. Bu "olgu" bundan sonrasını da çözmek için başlı başına bir faktör olacaktır. Dinin bir son çare olduğu, en son "kullanılan" bir öğe, hatta bir "gizli cephane" olduğunu ayrıca söylemek gerekir mi? Bununla birlikte dinin toplumsal planda yeni bir nitelik, içerik, işlev kazanacağı açıktır. Buna
dinin sivilleşmesi sivilliğin dinselleşmesi demek mümkündür. Bugüne kadar çok tartışılmış
dinin siyasallaşmasından çok farklı bir konuma geldiğimiz besbelli.
Mahşerin değil çözümün üç atlısı bunlardır. Kürt sorununun çözümü
Yeni Türkiye'nin şifrelerinin çözümündedir.