Onlar henüz bu açıklıkla dile getirmezken de ben aynı noktayı vurguladım ve Kürt sorununun üç temel unsura istinat ettiğini belirttim: anayasal yurttaşlık kavramı, anadilde eğitim, bölgesel özerklik.
Birinci unsur anayasadaki Türklük kavramını tartışmaya açacak ve Kürt kimliğinin özgürce ifade edilmesine olanak sağlayacaktı. Anadilde eğitim o kimliğin kendi kültürüyle özdeşleşmesine, kendisini geliştirmesine olanak verecekti. Üçüncüsü ise sadece Türkiye'deki merkezi, aşırı merkezi yapının değişmesine ve Kürtlerin kendi varlıklarını siyasallaştırmasına olanak verecekti.
***
İtiraf edelim ki, Türkiye'de
demokrasi adı altında sunulan
militer ve
vesayetçi sistemin 1990'dan sonra değişmesinde
İslamcı ve
Kürtçü hareketin önemli katkısı olmuştu. Eğer o iki kanattan gelen talepler kadar sisteme yönelen sert eleştiriler olmasaydı Türkiye'nin demokratik evrimi söz konusu bile değildi.
2000, daha çok da
2007 sonrasında görülen farklılaşmanın altında, bu taleplerin daha yumuşak türlerinin sisteme hâkim olması yatar.
AK Parti'nin sisteme şiddetli bir darbe indirmesi bu çerçeveden intikal eden taleplerin süzülmesi ve bir senteze ulaştırılmasından sonradır ama onlardan etkilenmiştir.
Malum çevreler bu değişikliklere daima direndi, karşı çıktı. Olabilir. Doğaldır. Fakat kervan yürüyor. Adım adım gidilen, elde edilen gelişmeler var. Mesela Kürtçenin
seçmeli ders olarak Milli Eğitim sistem ve müfredatına girmesi. Mesela
Kürtçe yayın yapılan
televizyon kanallarının gene devlet televizyonunda açılması.
Bunlar, artık bir demokrasi sorunu olduğu anlaşılan Kürt sorununun çözümünde yeterli mi? Kürt tarafında bakarsanız değil. Çünkü o kesim bunların hiçbirini şu saydığım üç maddeden mürekkep bütünün bir parçası olarak görmüyor. Bu da anlaşılabilir bir husus. Ve o direniş
siyasal iktidarı başka değişiklikler yapmaya itiyor. Şimdi çok farklı bir eşikte duruyoruz.
***
Daha önce yazdığım gibi açlık grevleri satrancı sadece devletin muhatap almak istediği Öcalan'ı sahneye çıkarmakla kalmadı. Kandil'in bu oyundaki zeminini biraz daha yitirmesini sağladı. Aynı zamanda çok önemli bir başarı daha elde etti Kürt tarafı: anadilde savunma yapma hakkı. Şimdi de Kürtçenin resmi dairelerde kullanılması hakkı veriliyor. Doğrudur, henüz anadilde eğitim başlamadı ama işte bu büyük kazançlar sağlandı. Bana göre iki taraf için de çok önemli bir sonuç. Tarihsel!
Hatta bir adım daha ileriye gidiliyor.
Başbakan yaptığı açıklamayla Valileri halkın seçebileceğini belirtti. Malum çevrelerin hemen kopardığı kıyamet bir yana bırakılırsa sistemin olumlu dönüşümü devam ediyor. Türkiye belki orta vadede bunu gerçekleştirecek. Umarım gerçekleştirecek. Böylece o çok korkulan yerinden yönetim sistemine bir adım daha yaklaşılacak. Gene umarım gerçekleşmesini beklediğimiz anayasaya bu husus işlenir ve Türkiye şu yapısını çok daha demokratik bir çizgiye taşır. Sadece Güneydoğu değil Batıda ve Kuzeyde de yönetim dediğimiz şey bürokratik olmaktan çıkar demokratikleşir.
Demokrasi korkulacak değil en fazlasından tartışılacak bir şeydir.