Birinci yılı dolan Arap Baharı'nın bir önemi de bu hadisenin OD için ne ifade ettiği. Doğrusunu söylemek ve bir saptama yapmak gerekirse, bana göre, Tahrir Meydanı olayları ve Arap Baharı, OD'nun ilk oryantalist olmayan, kendi içindeki oryantalist yaklaşımlara da karşı çıkarak, onları aşarak gerçekleştirdiği bir başkaldırıdır.
Herhangi bir grubun öncülüğünde olmayan, tersine, örgütlü grupların kendilerine mal etmek için çaba harcadıkları bir girişimdir 2011 olayları ve bu yönüyle de 1848 sonrasında belki de ilk defa bu ölçekte gerçekleşmiş bir halk ayaklanmasıdır. Şimdi önemli olan bu halk ayaklanmasının nereye gideceği sorusunun yanıtı. Ben yanıtımı şöyle deneyeyim...
***
OD'yu 1930'lardan bugüne kadar
Arap milliyetçiliği ve İslam tayin etti. Bazı farklar, çelişkiler, değişik yaklaşımlar olsa bile, İslam gerek OD gerekse Kuzey Afrika ülkelerinde en önemli belirleyici oldu ama sancılı bir şekilde. Çünkü OD modernleşme hareketleri İslam'la olan bağlarını tam manasıyla koparmadıysalar bile onu tam anlamıyla iktidar da yapmadılar. Batı tarzı modernleşmenin beslediği ve askeri bir yönetimle iç içe geçmiş
Baas rejimlerinin tamamı, İslam'ı bir siyasal faktör olarak yedekte tutmakla birlikte
seküler yöntemler denediler. Bu İslami olduğunu adında beyan eden rejimler için bile geçerliydi.
20. yüzyılın son çeyreği bu oluşuma önemli bir darbe indirdi. Bu dönemde bazen dolaylı olarak iktidar tayin etti bu İslami arayışlar bazen de yönetimlerin gitgide içlerine kapanmasına yol açan bir radikal muhalefeti oluşturdular.
11 Eylül bu işin dönüm noktasıdır. 11 Eylül İslam dünyasının Batı'yla olan ilişkisine yepyeni bir içerik kazandırdı. Bu, kendisini sömürdüğüne ve
İsrail'le kopmaz bağlara sahip olduğuna inandığı Batı'ya OD'nun en radikal isyanıydı. Batı da bu resti görerek
İslamofobiasını geliştirdi. (Batının bizatihi kendisi o olayı, böyle bir sonuç türetmek için kurguladı şeklindeki bir yorumu da kabul ederim, belli bir çekinceyle birlikte ama o açıklama, OD'nun 11 Eylül'ü algılayışını ve yorumlayışını etkilemeyecektir.)
***
Arap Baharı'na bu yoldan geçerek geldik. Mısır dönemeci kolaylıkla alındı. Ama Suriye'de sonuç elde edilemedi. Libya meçhul. Irak mezhep çatışmasına ilerliyor. İran çıban başı. Bu neticesiz siyasal karışıklıklar çok ciddi, çok önemli iki soruyu yedeğinde tutuyor: Arap Baharı
demokratikleşme getirecek midir yoksa nihai sonuç bu bölgede
İslami hareketlerin daha güçlenmesi mi olacaktır?
***
Hemen kendi cevabımı vereyim: "gelecekse", o demokratikleşmenin düzeyini, kapsamını, özelliklerini bilmiyorum. Ama evet, bölge bundan böyle daha fazla İslami kontrol veya etki altında kalacaktır.
Bu kaçınılmazdır. Çünkü ne 1960'lardaki gibi doğru yanlış bir
sol ideoloji var ortada, ne bugün modernleşme sadece sekülerleşme olarak anlaşılıyor, ne ordu müdahaleleri, otokratik yönetimler kabul edilecek şeylerdir. Bugünün hâkim ideolojisi, bir ölçüde Batı'da bile, İslam'dır. Dolayısıyla elbette yarınki OD'da demokratikleşme de İslam'a içkin olarak yaşanacaktır, genel ideolojik ve doktriner çerçeve de İslam üstünden kurulacaktır. Laiklik ise ancak bu bağlamın oluşturulmasındaki fonksiyonu itibariyle müzakere edilecektir.
Kitabı ortasından okumak iyidir bazen.