Sizi temin ederim kimse işin ayrıntılarını bilmiyor ama bütün bu şike, reyting olaylarından sonra herkes aynı soruyu soruyor: neden bu ülkede hangi taşı kaldırsanız altından yolsuzluk ve yozlaşma çıkıyor?
***
Önce bazı tarihsel cevaplarla başlayalım. Doğu toplumlarının rüşvet ve yozlaşma anlayışıyla Batı toplumlarının algılaması farklıdır. Doğuda "ortak kazan kültürü" olduğundan, kabile, aşiret düzeni hâlâ devam ettiğinden birisinin kazancını, ister para, ister mal, ister makam olsun, diğerleriyle bölüşmemesi kabul edilemez. Bölüşmeyen yozlaşmış sayılır, elindekiler kurutulur, paylaşmayı bilen birisi "onlara" sahip kılınır. Batıda da nepotizm/kayırmacılık yozlaşmadır.
İkincisi devlet ilişkileri. Bunun da iki yönü var.
İlki, devlet, henüz yeterli rasyonalizasyon olmadığı ve hukuk sistemi yeterince gelişmediği için, elinde tuttuğu rantı dilediğince bölüştüren varlık demektir, Doğu algısında, sisteminde. 1908 sonrası burjuvazi tarihimiz budur. Devlet dilediğini zengin, dilediğini yok etmiştir.
Ardından gelen şudur: bizim devlet büsbütün "kara düzen devleti"dir. Yani, Batılıların "devlet aklı" bizim "hikmet-i hükümet" dediğimiz, devleti ne yaparsa yapsın haklı gören zihniyet bu tür modellerin uygulamalarını daha baştan meşrulaştırır. Bu yolsuzlukların hiçbiri, dikkat eden herkes açıkça görüyor, hatta o kadar dikkate de gerek yok, kendisini duyumsatıyor, tek başına bir bireyin yolsuzluğu değil. Daima örgütlü şebeke haline gelmiş ilişkilerden türeyen yolsuzluklardır.
***
Bam teli budur.
Budur çünkü karşımızda duran ilişkilerin, meydana getirdiği rahatsızlıkların Ergenekon'dan şikeye, şikeden reytinge, reytingden ilaç firmalarının tutumuna kadar geniş bir alana yayılması sadece yukarıda belirttiğim o tarihsel nedenlere bağlanamaz.
Bunlar yeni bir düzenin sonucudur. Söz konusu yeni durum konusunda üretilmiş epey bir literatür vardır. Özeti şu: 1980 sonrasında ortaya çıkan neo-liberal devlet, sınırsız, koşulsuz piyasa ekonomisi, gemisini kurtaran kaptanların aldığı övgü, bunları elde etmek için kullanılan Makyavelist yöntemler bu tür yozlaşmalara çanak tutan, zemin hazırlayan bir kültür oluşturdu.
Sadece Türkiye'de değil Fransa'da, İtalya'da, Rusya'da yani eski düzenin hâlâ bir derecede hâkim olduğu, daha doğrusu ayakta kalmak için direndiği ülkelerde, güçlü olan merkezi devlet aygıtı çevresinde yer almış örgütler, şebekeler, çeteler yeni düzenin koşullarını kendilerine yontmasını bildi. Bu değerlendirmeyi eski kontrollü ulus devletlerin merkezi egemen gücünün ortadan kalkmasına bağlayanlar da var.
Mafyalaşma daha önce feodal devlete içkin bir oluşumdu bugün başlı başına bir sistematiğe dönüşmüş durumda. Hukuk devletinin etkin ve hatta ekonomik/ticari kültürün baştan beri çok güçlü hukuki kurallara bağlı olduğu ülkelerde sorunlar bu derecede, bu düzeyde değil ama hukuk devleti güçlü değilse yandı gülüm keten keten helva: şebeke ve suç örgütleriyle çerçevelenmiş bir yönetim, toplum var karşınızda.
Buraya yeni bir başlık açıp ahlaki ilişkilerden, ahlakın toplumsal plandaki etkinliğinden söz etmek mümkün. Ucuz ve kolay yoldan zengin olmanın, şah şöhret edinmenin yarattığı toplumsal dürtüler yabana atılacak gibi değildir. Gece gündüz tüketim kültürüyle çıldırtılmış, o tüketim nesnelerine ulaşamayıp sürekli depresyon yaşayanların, yolsuzluklarla her şeyi elde etmiş insanlara dönük övgüsü, hatta kıvancı, onları meşru gören yaklaşımı bu kültürün dallanıp budaklanması için az buz katkı değildir.
***
Türkiye'ye dönecek olursak. "Kara zenginler" dönemi Özal'la başladı. 1990'ların karanlık devlet- örgüt/ çete ilişkisi ortada. Ardından 2007 sonrasının hesaplaşmacı Türkiye'si geliyor. Ergenekon davası ve sudaki halkalar gibi yayılan ilişkileri gösteriyor ki, bu ülkede kimse masum değildir. Eski dönem, düzen, rejim ayakta kalmak için elinden geleni yapmış, yeraltında, karanlık bir dünyada.
Ama önemli olan bir nokta var: Türkiye kral çıplak demeyi başardı. Belki sınırlı, belki kısıtlı, belki ölçülü ama çok güçlü bir girişimde bulundu. Şimdi bir yol ayrımındayız. Ya 1980/90 sonrasının kirli ilişkilerini sonuna kadar kovalayacak ve her şeyi temizleyeceğiz yani çok güçlü bir hukuk devleti olacağız ya da o bataklık sivil siyaseti, toplumsal dönüşümü kurutacak.
***
Yolsuzlukla uğraşmak eski rejimin/füzenin beline balta indirmektir.