Kolesterol ilaçlarının koruyucu olamadığını söyleyen kesimin görüşleri cevaplandırılmıyor. Ama onun yerine başka bir propaganda yapılıyor. Halkın kafası karıştırıldı, hastalarımıza ilaç yazamıyoruz deniyor.
***
Bir kere
halkın kafasının karışması çok iyi bir şeydir. Benim de kafam karıştı. Ve çok iyi oldu. Nedenini pazartesi günü belirttim. Bir doktor bana kolesterol ilacı yazdı, diğeri kullanma dedi. Şimdi kullanmıyorum. Çünkü biraz çalışıp "kullanma" diyenin gerekçesini daha haklı buldum. Öyleyse
"ilaç veremiyoruz" diyenlerin yapması gereken bir şey var: televizyon programlarında, gazetelerde, internet sitelerinde, çalışacaklar, bu hapların koruyucu olarak kullanımı yanlıştır diyenlerin görüşlerini bilimsel olarak çürütecekler. Değilse o maksatla ilaç vermeyecekler. Verdikleri zaman karşılarındaki hastayı ikna edecekler. Bu konuda inandırıcı olacaklar.
Sorun orada; güven kaybında.
***
Anti-kolesterol lobisi (yani yüksek
kolesterol zararlıdır diyenler) güven yitirdi, inandırıcı değil. Ben bunu dışarıdan bakan bir hakem olarak görüyor ve söylüyorum. Çünkü gene
kolesterol lobisi (yani kolesterol tepeden tırnağa
zararlı değildir diyenler) bir iddiada bulunuyor, diyor ki, kolesterolün bu derecede kötülenmesinin altında
ilaç şirketlerinin payı, rolü, etkinliği vardır.
Kardiyoloji Derneği de bu konuda aydınlatıcı, inandırıcı, güven verici bir açıklama yapmıyor. İşte bu nokta ortalığın karışmasına yol açıyor. Eğer kardiyologlar hastalarına ilaç kullandırtamıyorsa öncelikle bu
güven sorununu aşmak zorundadır. Bu bakımdan halkın kafasının karışması çok iyi olmuştur.
Çünkü
tıp aynı zamanda bir
toplumsal olgudur. Sağlık sistemi ve uygulamaları bir
politika konusudur. Değişik politik modeller tıp konularına değişik biçimlerde yaklaşır. Bu derecede toplumsallaşmış bir konuda halk sürekli olarak bilgilendirilmek,
farklı görüşleri karşısında tartışır bulmak hakkına sahip olmayacak mı?
***
Ayrıca, dünyanın her yerinde
bilimsel bilginin popüler bir dille halka, sonuna kadar bilimsel gerçeğe sadık kalınarak, anlatılması elzemdir. Aksi takdirde
bilimin hegemonyası başlar. Bilim
mutlaklaşır, dogmatikleşir. Bilim adamı
Tanrılaşır. Oysa
bilimin demokratizasyonu son derecede önemlidir. Bu, halka sorarak bilim yapılır demek değildir. Bilim halka anlatılmalıdır manasına gelir.
Tıp dünyası bu bakımdan diğer bilim alanlarına oranla daha da ilginç bir yerdedir. Bugün
hasta hakları diye özel bir kavram ve alanın mevcudiyetinden söz ediyoruz.
Doktor Tanrı değildir. Doktor her adımda, her aşamada hastasına bilgi vermek, sürdürdüğü tedaviyi, kullandığı yöntemi onunla paylaşmak zorundadır. Bu ilaç kullanımı bakımından da böyledir.
***
İnsanlar şu sıralar haddinden fazla tıp bilgisine muhataptır, sağlık konularına açık hale gelmiştir ve sağlık bir
"saplantıya" dönüşmüştür.
Sağlıkla ilgili bir endüstri söz konusu. Her endüstri gibi parayla ve kazançla iç içe. Doğaldır. Ama bu sektörün bir parçası da
hekimlerdir. Dolayısıyla hekim bu
kazanç-çıkar dünyasında konumunu son derecede dikkatle saptamak zorundadır. Bu bir
bilimsellik ve etik meselesidir. Türkiye'nin bu konuda
evrensel şartları kabul etmesinin ve uygulamasının zamanı geldi geçiyor. Öyle olmasaydı bu tartışma başka türlü cereyan ederdi.
***
Şartlar bu iken, belli bir grubun kolesterolle ilgili gerçekleri ortaya dökmesi, bu alandaki ilaç kullanımını sorgulaması niye yanlış olsun? Ben
yöntem olarak doğruluk- yanlışlık sorgulaması yapıyorum. Elbette verilen bilgiler arasında yanlış olanlar yer alabilir. Ama bilim dünyası dogmaların değil karşılıklı sınamaların, güreşmelerin alanıdır. İnsanlar çıkarlar, görüşlerini söylerler.
Kişisel olarak bu konuda öncü olan
Prof. Ahmet Rasim Küçükusta'nın yanılmasını çok istiyorum. Dilerim ki, tek bir kolesterol hapı kullanayım, onunla kolesterolüm kontrol altına alınsın, böylelikle de kalp krizi tehlikesinden ebediyen uzak kalayım. Ama öyle değil işte. Kardiyologlar öyledir diyorsa bunun böyle olduğunu anlatmalı, beni ve benim gibi milyonlarca insanı ikna etmelidir. Bu da şikâyetle değil, popülizm yaparak, demagojiye sığınarak değil, bilimsel bilgiyi ortaya koyarak, inandırıcılıkla, gerçekleştirilebilir.
***
Ağlama duvarında değil tıp alanındayız.