Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Baston şemsiye, vantilatör ve elektrik

Her şey artık gerçekten çok uzak. Hulki Aktunç'la en son yıllar önce Almanya'da bir toplantıda birlikte olmuş, aynı binada yan yana iki odada bir haftaya yakın birlikte kalmıştık. Biraz çetrefil bazı sorunların içindeydi. Akşam üstleri odasından çıkarken beni arıyordu. Bir defasında birlikte çıkmış epey sohbet etmiştik. Tahtadan bir dolmakalem almıştı. Çocuk gibi onu okşuyor, bir an önce odasına dönüp onunla yazmak istiyordu. Her zamanki gibi dönerken koltuğunun altında bir büyük şişe Martell konyak vardı. Bildiğim kadarıyla Türkiye'nin en ciddi günlük tutanlarından biriydi. Bazı bölümlerini dergilerde yayınladı. O büyük külliyatın eksiksiz ve çok güzel baskılarla yayınlanmasını dilerim.
O toplantıda bir resmimiz çekilmiş. Uzaktan. Ben varım, o var. Nasılsa o resim eline geçmiş. Arkasını yazıp bana verdi. Resmi bulamıyorum ama yazdıkları aklımda. İlk karşılaşmamızı, unutmamış, anımsatıyor. Sene 1977 idi ve TDK Öykü Ödülü'nü almıştı. Selim İleri'yle birlikte Ankara'ya törene gelmişlerdi. Ben de onları uğurlamaya istasyona gitmiştim. Elimde baston bir şemsiye vardı. "O baston şemsiyeye" diye yazmıştı. Ondan önce de, 1975 yazıdır, Selim İleri'yle birlikte, elektriklerin söndüğü bir gece Kadıköy'deki evlerine gitmiştik. Hep kitaplardan konuşmuştuk. Beckett'ten bahsettiğimizi hatırlıyorum. Belki ona olan tutkum nedeniyledir. Sıcak mı sıcak bir ağustostu. Hepimiz terliyorduk ve odadaki büyük vantilatör durmuştu, çalışmıyordu.
Sonra Erotologya'sı yeniden yayınlandığında Radikal'de bir yazı yazdığımda aramıştı. Telefon konuşmalarını oldum bittim sevmem. O ise kapatmak bilmiyor veya istemiyordu. Belki 45 dakika konuşmuştuk. Her zamanki laf: daha fazla görüşelim. Belki bir gün görüşürüz.
İnsanlar edebiyata yeteneklerinin kendilerini ittiği alanda başlarlar. Daha sonraki alanlara bilinçlerinin, ihtiyaçlarının ve tasavvurlarının sonucunda girerler. Bu yeni alanlardaki yapıtlarında ilk yöneldikleri alanın kişilik özelliklerini daima hissettirirler. Şairler roman yazabilir ama metinlerinde şairliklerinden daima izler vardır.
Hulki'nin ilk şiir yazarak mı başladığını şimdi hatırlayamıyorum. Ama ben onun evvela öykülerini okudum. Gidenler Dönmeyenler çok sarsıcıydı. Fakat ardından Kurtarılmış Haziran geldi. Çok güzeldi. Sosyalizm yıllarının kitaplarıydılar. Buna rağmen Hulki kaba bir sosyalist realist edebiyata hiç yüz vermiyordu. Çetrefil ve ustalıklı bir kurguyla bütünleşmiş çok ince bir dilcilik yaratıyordu onun öykülerini. 1980 sonrasında büsbütün incelmiş bir dil işçiliğine yöneldi. O ara şiirleri de, en azından benim için, daha fazla göze çarpmaya başladı ve bu iki alanın ne kadar örtüştüğünü her defasında şaşarak izledim.
Dil onun edebiyatçılığının temel meselesiydi. 1960'ların içinde, 1970'lerde biçimlenmiş edebiyat bilincinde dil hep "kullanılan" bir araç gibi algılandı. Hulki baştan beri dil hassasiyetini korudu. Cumhuriyet'teki yazıları bunun örneğidir. Bu kadar incelmiş bir dil, bu kadar şairane yazılmış yazılar, kristal saptamalar. Ne yalan söylemeli, onun romancılık anlayışıyla benim anlayışım hiçbir zaman örtüşmedi. Aramızdaki anlaşmazlığı gidermenin yolunu kendisine açıkladığımda "doğru be" demişti. Bence onun romanları da uzun öykülerdi. Öyle bakınca mesele benim açımdan halloluyordu.
Şimdi herkes Hulki'yi Argo Sözlüğü ile anıyor. Ne denebilir? Değer! Büyük bir emek, çaba, inat. Hulki, Meydan Larousse ansiklopedisinin 10 bin sayfasının düzeltmenliği gibi, "emekçilik" işlerini çok seviyordu. O tarihine ve gayretine sıkı sıkıya bağlıydı. Argo Sözlüğü de buradan çıktı. Ama Hulki Aktunç'u sadece o sözlükle anmak büyük haksızlıktır. Türk edebiyatının en has, en halis yazarlarından biridir o.
Kuşağının bazı diğer edebiyatçıları gibi Kemal Tahir "ekol"ünden yetişmişti. Kendi inandığı sosyalizmi daima diri tutarak bu edebiyatçılığını sürekli besledi, işledi. Dünyaya edebiyatın yani sözcüklerin ve metnin içinden baktı. Bir de şunu belirteyim: Türk edebiyatında Ahmet Rasim'den Orhan Kemal'e kadar alttan alta işleyen bir mahalle, sokak, bıçkın, külhanbeyi damarı vardır. Dilleri, sözcükleri ve tavırlarıyla. Hulki bu özelliğin son isimlerindendi. Daima bir sokak, hayat, mahalle çocuğu diklenmesi, dik başlılığı edebiyatındadır, yazısındadır. O incelik ve bu dikleniş. Bence ikisi çok yakışıyordu onun yazıcılığında birbirine.
Kesilen elektrik bu defa gelmeyecek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA